24 Haziran 2014 Salı

SESSİZ ÇIĞLIKLAR

Bazı ülkelerde toplum karmaşık bir sistem içerisindedir. Bu sistem de; her sınıftan insana rastlamak mümkündür. Zengini, fakiri, yoksulu, kimsesizi ve daha daha niceleri bu sistemin her zaman daimi bir üyesi olmuş ve olmaya da devam edecektir. Aslında insanlar arasında ayrım yapılması, ne kadar üzücü ve keder veren bir durumdur. Ama bu sorun halen çok acı mı acı bir gerçek olarak her zaman önümüzde durmaya devam etmektedir. Bu gerçeği görmemek yani göz ardı etmek çok cahilce bir tutumdur. 

Hayatın olumlu veya olumsuz yönlerini tam manasıyla görerek, olumsuz olanları geri dönüşü olmadan tüm yaşamdan söküp atmalıdır. Olumlu kısımlarını ise daha da aktif hale getirmelidir. Toplumda hiç kuşkusuz ki asıl acı çekenler, parası olmayan garip ve kimsesizlerdir. Bunlar gerçek manada toplumun ana unsurları veya sessiz çoğunluğudur. Bu asıl olan kesime; her zaman gereken saygı, sevgi ve itibar gereğinden fazla gösterilmelidir. Maalesef genelde bu durumun tam tersi bir vaziyetle karşılaşılmaktadır. Bu ne kadar saygısız, bedbaht ve cahilce bir anlayıştır. Bu tür vaziyetler sessiz çoğunluğu her zaman daha çok yalnız ve çaresiz hale sokar. 

İşte aslında meselenin iç yüzü burada daha net ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle toplumun karşı karşıya olduğu böylesi durumları fark etmeli ve gösterilecek tutum ve davranışları bunun üzerinden hayata geçirmeye çalışmalıdır. Bu insanların ne yediği ile ne içtiği dikkate alınmalı ve eksikleri derhal giderilmeye çalışılmalıdır. Nerede kaldıkları iyice araştırılıp zor durumda olanlara kalacak yer tahsisi yapılmalıdır. Nasıl yaşadıklarına çok iyi bakılmalı ve ihtiyaçları tez elden karşılanmalıdır. 

İçine düşmüş oldukları tüm durumlar iyi tetkik ve analiz edilerek, çok iyi bir toplum mühendisliği çalışması ortaya konmalıdır. Onların yalnızlıklarına, kimsesiz olmalarına çok acil çare ve tedavi yöntemleri uygulanmalıdır. Onlarla ilgilenildiğini, onlara sevgi ve şefkatte bulunulduğunu çok iyi hissettirmeli ve onların daima gözü kulağı olunmalıdır. Bu insanları toplumda her zaman kabul görmüş seviyede tutmalı ve onların hak ettiği gerçek değer ve itibar haddinden fazla onlara sağlanmalıdır. 

Gerçekten bu sorun yani toplumdan dışlanma; bir acı çekiş, sessiz çığlık ve haykırıştır. Bu sese toplum olarak kulak vermeli ve gerekli tüm adımları hiç beklemeden tez elden atmalıdır. Peki bu yaraya nasıl merhem olabiliriz ? sorusunu sürekli kendimize sorarak, cevaplar bulmaya çalışmalıyız. Peki bu konu da ne tür çare ve çözüm üretebiliriz. Bu soruların cevapları tabi ki kendi iç dünyamızda gizlidir. 

Her zaman olduğu gibi sorunu bir bütün olarak ele alarak meseleye başlamalıdır. Daha sonra aşama aşama sorunun halline kavuşulmalıdır. Gerçekten de acil çözüm bekleyen ne kadar çok sorun ve problemler hayatımızda mevcuttur. Bu problemlerin çok iyi irdelenerek acilen çözüme kavuşturulması gerekir. Çözüm sürecinde toplum olarak her bireye görev ve sorumluluk düşmekle birlikte , bu uğurda çalışma ve uğraş verenler, çözüm üretme peşinde koşanlar gerçekten çok takdire şayan kimselerdir. Susmak her zaman çözüm olmamaktadır. Sessiz kalanların seslerini duymak gereklidir. Bunlar ne tür bir duygu karmaşası içindedir diye empati yapılmalıdır. 

Empati; gerçekten çoğu sorunların çaresi olmaktadır. İnsanları anlama, onlara hoşgörü içerisinde muamele, gereksiz söz ve davranışlardan kaçınmalıdır. Kısacası Sessiz kalmışların sesi olmak ve onların her derdine ortak olmak, toplum olabilme şansını oldukça artırır ve toplumun her yönüyle sosyal hale gelmesinde önemli faktördür. Meselenin tam olarak özünde yatan en büyük sorun, darda kalmışlara ve kimsesizlere gerçekten tam anlamıyla yardım edilip edilmediğidir.Bu insanları her zaman gözetip onlara her zaman yardımcı olunmalıdır. Kimsesizlerin kimi, yalnızların dostu, darda kalmışların kurtarıcısı olmalıyız. Sessizlerin çığlıklarını artık hep birlikte duymalı, ona göre davranış sergilemeye gayret etmeliyiz.

(kadirdeveci78@gmail.com)

23 Haziran 2014 Pazartesi

BABALARIMIZIN KIYMETİNİ NE KADAR BİLİYORUZ ?

Baba olmak gerçekten çok zor ve kutsal bir görevdir. Baba olmak için öncelikle; mutlu, sağlıklı bir evlilik yapmak ve evliliğin neticesinde, en önemli meyve olan çocuğu dünyaya getirmek gerekir. İşte, çocuğun dünyaya gelmesiyle birlikte, insanın babalık vazifesi başlamış olur. Ancak bu şekliyle, insanın görevi, maalesef daha bitmemiştir. İşin en mühim tarafı, bundan sonra başlar. 

Babalık vazifesi; bir takım yeni yetki ve sorumlulukları otomatik olarak yanında getirir. Baba ailenin reisi, tabiri caizse iç ve dış işlerinden sorumlu en önemli üyesi olur. Ailenin başı ve en önemli koruyucusudur. Yani; ailenin tüm yetki ve sorumluluğu babanın omzunda veya üzerindedir. Tabii bunun yanında anneye de önemli görevler düşer ama asıl yetki ve sorumluluk babanındır. Baba bu yetki ve sorumluğu hiç aksatmadan, tam bir görev bilinci içinde yürütür. 

Babalık görevi; sadece insanlara has bir özellik değildir. Babalık görevi; diğer canlılar içinde çok önemli meziyetler içerir. Bizlere çok şahane örnekler sunarlar. Onların bu hallerinden çok büyük dersler alarak; baba olmanın kıymet ve öneminin daha da farkında olmalıyız. Toplumda bu konuda yanlış olan bazı hal ve hareketleri güçlü ve düzenli bir eğitimle silip süpürmeliyiz. Yanlış ve eksik hareket edenleri; doğru yola davet ederek, onları incitmeden, ellerinden tutarak, yani onlara yardımcı olarak, onları yanlışlarından döndürmeliyiz. İnsanlığa ve topluma faydalı bireyler, babalar ve anneler yetiştirmeliyiz. Babalık bilincini tam manasıyla öğretici ve eğitici yayınlar hazırlayarak, topluma katkıda bulunmalıyız. Tüm görsel ve yazınsal basında bu konuda bilinçlendirici yayın ve makalelere önem vermeliyiz. Çünkü, baba; bu toplumun en önemli çekirdeği olan ailenin can damarıdır. Nasıl ki insan bir erkek ve dişiden yaratılmışsa; aile de bir baba ve anneden oluşmuştur.Bu aileyi ayakta tutacak en büyük bağ güven ve sadakattir. 

Aile bireyleri birbirlerine tam olarak bağlı, birbirlerini tamamlayıcı özelliklere sahip olmalıdırlar. Birbirlerine karşı saygı ve sevgide son derece bonkör davranmalıdırlar. Baba yönetiminde ki aile yolculuğunu son derece emniyetli hale getirmelidirler. Dinimiz; babanın ne kadar önemli olduğunu, babalığın önemini, değerini, saygınlığını, bizlere çok güzel yollarla anlatmaktadır. Bu inanç; bizlere doğru yol gösterici rehber olarak yardım etmektedir. 

Özellikle, babalığın önemi anlamında, vatandaşlar arasında da çok kıymetli olan, "Babanın ahı tutar" sözünü yabana atmamamız gerekir. Çünkü baba; çok hassasiyet içeren bir anlam ifade eder. Buna göre davranarak, babalığı ve babanın kıymetini çok ama çok iyi idrak etmeliyiz. Bu önemli değerleri de gelecek nesillere tam ve doğru olarak anlatmalıyız. Onlara doğru yolu her zaman öğütlemeliyiz. Baba ve en değerli şeylerimizi, onları kaybetmeden, onlar hayatta iken, onların sağlıklarında veya her anlarında onlara gereken saygı, sevgiyi ve hürmeti en samimi duygularla en üst seviyeden göstermeliyiz. Biz yokken onlar vardı. Biz varken onlar bize bakardı. Bakarken görebilmek, onları kalpten sevebilmek en güzel andır. Her anımızın güzel geçmesiyle yaşamaya SELAM..

(kadirdeveci78@gmail.com)

YAYLALARIN İNSANLARA KAZANDIRDIĞI FAYDALAR

Yayla özellikle sıcak olan bölgelerde, yazın serinlemek ve daha rahat bir gün geçirebilmek için insanların en çok tercih ettikleri, gayet serin ve ferah olan mükemmel yerlerdir. Yaylalara genellikle yaz aylarında yani sıcakların artmasıyla çıkılır. Yazın o kavurucu ve bunaltıcı sıcağından bir nebze de olsa insan ve hayvanları kurtaran çok şahane yerlerdir. Hem sağlık açısından hem de doğal yönden çok önemli yerlerdir. 

Yaylanın bir diğer ismi de platodur. Ülkemizde çok çeşitli platolar veya yaylalar mevcuttur. Bunların en ünlüleri Uzun Göl Yaylası, Anzer Yaylası, Tekir Yaylası, Çamlıyayla, Gözne Yaylası, Arslanköy Yaylası gibi daha bir çok harika yayla bulunmaktadır. Yaylalardan turizm yönünden çok büyük faydalar sağlanmaktadır. Yaylalarda çok çeşitli doğa harikaları ve mükemmel güzellikler bulunmaktadır. Bu harika yerlere mevsimine göre bir çok Turist ziyaret için sürekli gelmektedir. Bu yaylalarda özellikle yaz şenlikleri Belediyeler veya Organizatörler tarafından düzenlenmekte olup; bu gibi etkinlikler vatandaşı çok ama çok memnun etmektedir. Bu şenlikler veya etkinliklerle insanlar birbirleri ile daha iyi ilişkiler kurmakla birlikte, sosyal yönleri de daha çok gelişim göstermektedir. Bu şenliklerde, özellikle Güreş etkinlikleri de düzenlenmekte olup, ülkemizin her yerinden güreş sporuna gönül verenlerin katılımı ile daha süper bir hale dönüşmektedir. Bu arada biz insanların bu güzelim yaylalarımızdan, gerçek anlamda ne kadar çok faydalanabildiğimiz de gerçekten önemli bir noktadır. 

Ülkemizde bulunan bu doğa harikası yerlerin yeterince ilgi görmemesi ve yerli turistlerin az ilgi göstermesi de sorgulanacak sorulardan biridir. Ancak şu da hiç unutulmamalıdır ki işin içinde maddiyat yani ekonomik sorunlar vardır. Yani insanların ceplerinde tatil yapacak veya dinlenecek kadar para ve zaman varmıdır. Bunlar önemli sorunlar ihtiva eder. Tüm bu nedenlerle bu görülüp gezilmesi gereken güzelim yerler, kendi insanından mahrum kalmakta, adeta bir öksüz çocuğa dönüşmektedir. Bunların gerçekten yetkililer ve idareciler tarafından iyi irdelenip, düşünülmesi gerekir.Birde bu yayla yollarının yeterince güvenilirliğe sahip olup olmadığı ve ulaşım sorunlarının halen tam anlamıyla çözülüp çözülmediğinin de kontrol edilmesi gerekir.

(kadirdeveci78@gmail.com)

BEKARLIK SULTANLIKTIR

Bekarlık; her gencin başından geçen, evlilik öncesi bir bekleme, arayış içinde olma ve yalnızlık içinde geçen bir ara dönemdir. Bu dönemde; hem erkek, hem kız evliliğe giden yolda, çok iyi hazırlık yapmaları gerekmektedir. Her dönemin zorluğu olduğu gibi, bekarlık döneminin de bir takım zorlukları vardır. Bu zorluklar o kadar çoktur ki, burada bunları saymakla bitiremeyiz. Ancak; bir kaç önemli olanlarına burada değinmek tam yerinde olacaktır. Bekar bir insanın hem madden, hem de manen kaybı çok büyüktür. İstisnai durumlar vardır. Ancak bunlar resmin tamamını görmeyi engellememelidir. 

Bazılarının dediği gibi bekarlık, o kadar da göründüğü gibi sultanlık değildir. Tabii; burada kişilerin görüşleri de önem arz eder. Zaten biz de görüş ve düşüncelere saygı gösterme nezaketini, elden hiç mi hiç bir zaman bırakmamamız gerekir. Zaten bizde her zaman onu yapmaktayız. Bizlerin değerli büyükleri de, her zaman bekarlığı tadında bırakmayı, yani; bir saniye bile beklemeden, çok ivedi olacak şekilde evlenmemizi bizlere tavsiye ve telkin etmektedirler. 

Sonuç olarak; bekarlığın da belli bir süresi veya ömrü vardır. Bu ömür veya süre, evlilik akdi ile sona erer. Yani kişinin evlenmesiyle son bulur. Bu hayatta insan gerçekten her şeyi zamanında ve tadında bırakarak, mutlu bir ömür geçirmek sevdasındadır. Kuşkusuz ki hepimizin beklentisi de bu yöndedir. Çünkü; bekarlıkta bir yere kadardır. Artık buna bir son vererek yani bekarlığı tadında bırakarak, evlilik yolunda hızla ilerlemek bizler için en şahane yol olacaktır. Şüphesiz ki; insanın büyüyüp çoğalması gerekir. Kendinden sonra gelen nesillere güzel evlat ve harika yarınlar bırakmalıdır. Bunların olması için en olması gereken kişinin kendine uygun, halinden anlayan biriyle dünya evine girmesi gelmektedir. Tabii günümüz Türkiyesin de kendine göre birini bulmak o kadar da kolay olmasa gerek. Çünkü artık eski dönemlerin o havası ruhu günümüzde kalmamış durumda. Artık herkesin gözü yüksekte olup, kendini her zaman dev aynasında görme edası içindedir. İnsanlar artık işi tamamen maddi boyuta taşımış olmakla, manevi boyut maalesef tamamen göz ardı edilmeye başlamıştır. Bunlar gerçekten insanı üzen durumlardır. İnsan hangi durumda olursa olsun haline şükretmeyi bilmemekte, her zaman açgözlülük peşinde koşmakta, bu durumda insanın kendini perişan hale getirmesi anlamına gelmektedir.  

(kadirdeveci78@gmail.com)

ÜLKEMİZDEKİ GÖLLER VE GÜZELLİKLERİ

Göl; yeryüzünde kara parçaları üzerinde yağmur ve kar sularının yardımı ile oluşmuş çok özel doğal yapılardır. Göller; yeryüzünün en harika oluşumlarıdır. 

Yeryüzünde; çok çeşitli karakteristik özelliklere sahip göller vardır. Bunlar; yeryüzünün en önemli su kaynaklarıdır. Tüm canlılar için çok ama çok önem arz eder. Göller, yer altı ve yer üstü sularıyla beslenir ve acı, tatlı, sodalı ve tuzlu olabilir. Bu farklılığın nedenleri ise; iklim şartları, beslenme kaynakları, gölün bulunduğu yerin yapısı, gölün genişliği, sığlığı ve göl ayağı olup olmadığıdır. 

Tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizde de çok çeşitli ve mükemmel özelliklere sahip bir çok göl mevcuttur. Bunların önde gelenleri ise; Van Gölü ile Tuz Gölüdür. Van İlimizde bulunan Van gölü çok değişik özellikler içerir. Kendisinden bir çok değişik amaç için fayda sağlanır. Turizme de katkısı vardır. Aynı şekilde; Ankara da bulunan Tuz gölü de çok önemli özellikleri olan bir doğa harikasıdır. Bu göllerimiz dışında daha bir çok harika özelliğe sahip göllerimiz; ülkemizin çok önemli doğal zenginlikleridir. 

Gerçekten de ülkemiz; göller bakımından Dünya da parmakla gösterilecek bir özelliğe sahip konumdadır. Bu zenginliklerin ülkemize birçok yönden faydası vardır. Göllerde çok çeşitli balık türleri bulunur. Bu balıklar; insanlar için hem üretim de, hem de tüketim de kullanılır. Göllerden daha bir çok alanda fayda sağlanmaktadır. 

Ülkemizde göller; turizmin gözdesidir. Yaz aylarında insanların serinlemek ve daha birçok etkinlik için kullandıkları çok önemli istisnai merkezlerdir. Beslenme şekli güçlü olan göller, aşırı sularını bir sistem yardımıyla denizlere boşaltır. Sularını dışarıya veren göllerin suyu tatlı, sularını dışarıya boşaltamayan göllerin suyu ise acı veya tuzludur. Göller ve nehirler tatlı sulardır. Ülkemizde göllerimiz doğal ve yapay göller olarak ikiye ayrılmakla birlikte Doğal göllerimizi ele aldığımızda bunlar kendi içinde Tektonik, Volkanik, Karstik, Buzul, Volkanik Set, Alüvyon Set, Kıyı Set, Heyelan Set Gölleri diye ayrılır. Bu doğal güzelliklerin kendine has bir çok özelliği de kendi içerisinde mevcuttur. 

Çok sevdiğimiz canımız Ülkemizin bu yeraltı ve yer üstü mükemmel güzelliklerinin kadrini kıymetini çok ama çok iyi bilmeli ve yarınlarımıza daha güzel daha müreffeh bir Ülke bırakmaya tüm gücümüz ve inancımızla gayreti seniyye göstermeliyiz. Ülkemizi her yönüyle daha yaşanabilir bir Cennet haline dönüştürmeye tüm gücümüzle çalışmalıyız. Tüm doğal güzellikleri her yönüyle korumaya ve kollamaya elimizden geldiği kadar gayret göstermeliyiz.

(kadirdeveci78@gmail.com)

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİNE KAZANDIRDIKLARI

Mustafa Kemal Atatürk; 1881 yılında, o zamanlar Osmanlı devletinin toprağı olan Selanikte dünyaya gelmiştir. Çocukluğunu burada geçirmiş ve normal her Osmanlı vatandaşı gibi gelişerek büyümüştür. Daha sonra kendisi için uygun görülen okullarda okumuş, en sonunda da askeriye de kendine yer bularak, burada en üst rütbelere kadar yükselmiştir. Sayısız zaferlerle dolu bir gençlik geçirmiştir. En sonunda da Osmanlı Devletinin 1. Dünya Savaşında yenik sayılması ve Mondros ile vatanın toprağının işgal edilmesi üzerine; büyük bir kurtuluş mücadelesine girişmiş ve bunda da çok büyük başarılar elde etmiştir. Kendisi Mareşalliğe kadar yükselebilen ender kişiliğe sahiptir. Dahice planlar yaparak milleti içine düştüğü durumdan çıkartan, büyük zaferlere imza atan Başkumandandır. Vatanın kurtulması için giriştiği mücadele ilk olarak Samsunda başlamış ve arkasına milletin de desteğini alarak Sivas ve Erzurum da mücadelesini zirveye taşımıştır. 

Türk Devletinin düzenli ordusunu kurarak bir çok savaşı kazanmış ve Yunan askerini İzmir de denize dökmüştür. Ve sonunda da Kurtuluş mücadelesini büyük bir zaferle taçlandırmıştır. Dünya devletlerinin adeta korkulu rüyası haline gelmiştir. Ama Kendisi barışı temsil ettiği ve benimsediği için; her zaman barıştan yana tavır almış ve böylelikle Yurtta Sulh Cihanda Sulh ilkesi ile hareket ederek, Lozanda İtilaf devletlerine karşı büyük başarı göstermiştir. Bundan sonrası ise; Yeni Türkiyenin inşasına gelmiştir. Tabii bu inşada hiç de kolay olmamıştır. Bu konuda çok değişik çalışmalar yapmış ve kendi eseri olan devrimleri hayata geçirmiştir. Burada sayamayacağımız kadar büyük işler başarmıştır. 

Meşhur Atatürk İlke ve İnkılaplarını Türk milletinin hayatına hediye etmiştir. Özellikle Ankara da büyük yatırım ve projeler üreterek, bunları ülkenin her yanına yaymaya gayret göstermiştir. Gerçekten onun hayatı müthiş başarı hikayeleri ile dop doludur. 

Kendisi; Türk milletinin atası ve gelmiş geçmiş en büyük liderlerindendir. Tam 100 yıla damgasını vurmuştur. Bu kolay kolay kimseye nasip olmayan önemli bir meziyettir. Atatürk; büyük bir deha ve kurtarıcı bir liderdir. Onun sayesinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulmuştur. Tarihe çok büyük izler bırakan bir kahramandır. Kendinden sonra da nice nice devlet adamlarının yetişmesine de büyük katkıda bulunmuştur. 

Onun ismi unutulmayanlar arasında yerini almıştır. Dünya onu tarihe altın harflerle yazılmış olan kaharamanlıkları ve destanları ile hayırla yad edecektir. Son yüzyıla damga vuran istisna bir liderdir. Getirdiği yenilikler ve devrimler onun siyasi ve ekonomik dehasını göstermektedir. Nutuk onun en önemli eserlerinden biridir. 

TBMM'nin kurulmasında, Ankara'nın başkent olmasında ve daha bir çok eserde onun damgası vardır. Onun kurduğu bu devlet daha nice nice yüzyıllar yıkılmadan ve dimdik ayakta kalacaktır. Onun düşünceleri ve deha fikirleri her zaman Türklere ışık ve rehber olacaktır. Böyle büyük rehber ve kılavuz herkese nasip olmaz. Bunun değerini ve kadrini Türk Milleti olarak herkesin bilmesi ve bu bilinç üzerine hareket ederek vatanını bayrağını milletini özünden çok sevmesi gerekir. TÜM TÜRK MİLLETİNİN KENDİNE BU TARİHİ ŞAHSİYETLERİ ÖRNEK OLARAK HAYATINI DEVAM ETTİRMESİ DİLEĞİYLE. NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE... NE MUTLU TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİNE....... 

DİPNOT: Böyle büyük tarihi şahsiyetleri hayırla yad etmeli ve onlar hakkında bilgi verirken cümleleri itina ile seçmelidir. Eğer bir eksiğimiz olmuşsa affola. Elimizden geldiği kadar en güzel haliyle, içtenlikle ve tüm samimiyetimizle yazımızı takdirlerinize sunuyoruz.... 

TÜM MİLLETİMİZE SAYGILARIMIZLA...

(kadirdeveci78@gmail.com)

İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ ÜLKEMİZDE NE KADAR VAR ?

Ülkemiz ve dünyada son yılların en önemli konularından biri de  İş Sağlığı ve Güvenliğidir. Bu konu; üzerinde çok ama çok titizlikle durulması gereken bir özellik taşımasının yanında; İş yerlerinde Dikkatsizlik ve Tedbirsizlik sonucu iş kazalarının aşırı şekilde artması, ortaya çok kötü sonuçların çıkmasına neden olur. 

Bir çok iş yeri İSG konusunda maalesef çok yetersiz kalmanın yanı sıra gereken tedbir ve önem yeterli düzeyde yapılamamaktadır. Bu nedenlerden dolayı; günümüzde İSG'nin anlam ve önemi çok ama çok artmıştır. Tüm iş yerlerinde hem can kaybı hemde büyük mal kayıplarının artmasını veya hiç olmamasını sağlamak için İSG'ye acilen önem vermek ve uygulamalar arasına sokmak gerekir.  

Ülkemiz ve dünyada  İSG üzerine çok önemli çalışmalar, araştırmalar, tezler, seminerler ve çalıştaylar yapılmakla birlikte, iş yerinde çalışanlara da sürekli eğitim ve seminer verilmesi oldukça artış göstermiştir. Bu konuda üniversitelerimiz üzerine düşen görevi son derece hassas bir şekilde yerine getirme başarısı sergileyerek İSG üzerine  bir çok bölüm ve program açılmış açılmaya da devam etmektedir. Üniversiteler İSG üzerine bölüm bitiren öğrencilere belirli bir kariyer elde etmek için diploma vermenin neticesinde sınavla sertifika almaya hak kazanmış olurlar. 

Bu sertifikalar A, B, C olarak adlandırılır. A sınıfı alınan sertifika; çok tehlikeli iş yerleri için geçerli olan bir sertifika olup gerekli şartları sağlayanlar bu sertifikayı almaya hak kazanırlar. Tabii bu A sınıfı sertifika en zor olanıdır. B sınıfı sertifikası ise tehlikeli iş yerleri için geçerli olmaktadır. C sınıfı sertifikası ise az tehlikeli yerlerde geçerli bir sertifikadır.Bu setifikaları alan uzmanlar değişik iş yerlerinde konumlarına göre işe başlarlar. Devletinde son yıllarda bu konu üzerinde durması ile birlikte bu bölüme aşırı bir talep ortaya çıkmış olup, buna göre hemen hemen tüm iş yerlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği uzmanının çalışması veya çalıştırılması zorunlu hale gelmiştir. Böylelikle Üniversitelerde bu bölümlere ilgi aşırı derecede artmış hem üniversiteler hem de öğrenciler için büyük bir fırsat doğmuştur. Bu haliyle bir çok öğrenci bu bölümü tercih etmeye başlamıştır. Bu bölümü okuyan öğrencilerde; Eğer 2 Yıllık İş Sağlığı ve Güvenliği Bölümünü okuyorsa, ilk yılı 20 ikinci yılı da 20 olmak üzere toplam 40 iş günü staj yapmaktadır. Tabii bu stajlar üniversitelere göre değişiklik gösterebilir.

Sonuç olarak; İSG hem ülkemizde hem de dünyada çok acil önem verilmesi ve üzerinde çok durulması gereken mühim bir konudur. Tüm iş yerlerinin İSG için üstüne düşen görev ve sorumlulukları hiç geciktirmeden harfiyen yerine getirmesi ve uygulamaları arasına sokması gerek ve şarttır. 

(kadirdeveci78@gmail.com)

20 Haziran 2014 Cuma

YUNUS BALIĞI GİBİ KİM OLABİLİR ?

Yunus Dünyanın en harika ve muhteşem canlılarındandır. Bu muhteşem güzellik tüm insanlık için ibretlik bir şekilde denizler ve okyanuslarımız da en görkemli haliyle yaşamaya devam etmektedir. Böyle güzellikler insanlar için çok büyük şans demektir. Bu şansı bir insan çok iyi değerlendirmeli ve ondan çok şeyler öğrenmeye gayret etmelidir. 

Yunus balığı her hali ile diğer balıklardan veya kendi türündeki canlılardan çok ama çok büyük farklılıklar ve zenginlikler gösterir. Bu farklılıkların en başında ise çok ama çok büyük merhamet abideliği gelmektedir. Şöyle bir yüzüne bakıldığında devamlı gülen bir yüz ve sevimlilik görülür. Yunuslar insanoğluna tarihte hep yardım etmiş ve onlara her zaman yol gösterici olmuştur. Denizlerde insanların kılavuzluğunu hiç çekinmeden usanmadan ve bıkmadan yapabilen tek canlı olma özelliği taşımaktadır. 

Böyle bir canlı daha denizlerde yoktur. Onlar iyi manada denizlerin sanki Şahin'i veya Kartal'ı olmuşlardır. Hiç bir zaman onlardan insanlara kötülük gelmemiştir. Gelmesi de asla beklenemez. Bu değerli varlık deniz ve okyanusların en değerli incileridir. Kıymetleri para veya başka hiç bir şey ile ölçülemez. Denizlerin misafirperver ve kadirşinas canlılarından en güzeli her zaman onlar olmuştur. 

Bir insan yunusa bakıp ondan öğreneceği ve ibret alacağı çok ama çok şey vardır. Ama bunu anlayabilen insan sayısı maalesef çok azdır. 

İnsanoğlu çiğ süt emdiğinden dolayı gerçekten içlerinde çok nankörce davrananlar, maalesef üzülerek belirtmek gerekirse, hayvanlara çok kötü davranan ve onların yaşam haklarını ellerinden alan insan sayısı azımsanmayacak kadar çoktur. Keşke insanların hepsi merhametli olsa veya iyilik meleği olsalar, maalesef böyle insan çok azdır. Bunların bizler, ülkemiz ve dünya için çok sayıda olmasına acilen ihtiyaç vardır. Çevreci bir dünyaya, çevreci bir topluma, çevreci eşe, çevreci dosta, çevreci arkadaşa bu dünyanın çok ama çok ihtiyacı vardır. 

Yunuslar tüm dünyada denizcilerin, gemilerin, yatların, sandalların ve deniz yolcularının her zaman kılavuzu olmuştur. Sanki bir iyilik meleği gibidir. Örneğin denize düşen bir insana en çok yardım edebilecek deniz canlısı, muhakkak ki Yunuslarımız dır. Gerçekten ama gerçekten bizler için Yunuslarımız çok kıymetlidirler. Bu kıymeti bilenlere aşk olsun Ne mutlu kadir kıymet bilenlere 

MERHABA!!! SİZLERE EYY DOST CANLISI YUNUSLAR, MERHABA! YOLUNUZ HER ZAMAN AÇIK OLSUN, ÖNÜNÜZ HER ZAMAN BERRAK VE PAK OLSUN, SİZE HİÇ KİMSE ZARAR VERMESİN. SEVGİLER SİZİNLE OLSUN...........

(kadirdeveci78@gmail.com)

FINDIK HAKKINDA NE KADAR BİLGİYE SAHİBİZ

Fındık; dediğimizde aklımıza ne gelmektedir. Ne tür bir meyvedir. Nasıl bir besin değeri ihtiva eder. Bizlere ve insanlığa ne gibi fayda sağlar. Bunların hepsinin cevabı bilinçli tüketiciler için bilinmektedir. Ancak biz isteriz ki fındığın insanlar için ne kadar faydalı bir besin olduğunu bilmeyen kalmasın. İşte asıl maksat veya gaye (amaç) bu olmalı ve toplum tam anlamıyla bilinçli bir hale gelmelidir. 

Toplumu bilinçlendirmek de o kadar kolay değildir. Bu durumu doğru kanalize etmek önem teşkil eder. Bu önemin hepimiz farkında olmalıyız. Fındık; Dışında bir kabuğu ve içinde meyvesi olmak üzere, biraz şekil bakımıyla anlatacak olursak; Dışta kahverengi tarzında bir rengi olan ve sert bir kabuk şeklindedir. Bu dış görüntü biraz yuvarlağı anımsatan ve yamuğa benzer bir yapıdadır. İç kısmına yani meyvesine gelindiğinde ise; yine dış şekil gibi bir görüntüsü olan, renk olaraksa beyaz renkte ve tadı gayet güzel olan leziz bir meyvedir. Aslında başta fındık ağacının kendisinden bahsetmemiz gerekirdi. Ama şu anda da bahsetmeye devam edebiliriz. Şöyle ki; Ağacın boyu fazla uzun değildir. Orta boylu bir ağaçtır. Genelde yeşil bir görüntüde olup, meyvesi sanki yeşil bir yaprağın içine hapsolmuş gibidir. Yani meyve bu kısım içindedir. Hasat dönemi geldiğinde, uygun şekilde toplama işlemi yapılır. Tabii bu arada fındık ağacının gerekli bakımı ve kontrolü gerekmekte olup, toprağının bakımı da gerekir. 

Sonuç olarak, fındık ağacının ilk ekildiği andan büyüyüp meyve verme anına kadar olan dönemde, gereken her türlü bakımı ve zirai koruması muhakkak göz ardı edilmeden yapılmalıdır. Fındık; ülkemizde genelde Karadeniz Bölgesinde yetiştirilen ülke ihracatına çok büyük katkısı olan önemli bir üründür. Fındık her yönü ile bir çok faydası olan bir üründür. Özellikle çikolata sektörünün önemli bir üyesidir. Kuruyemiş sektörünün en vazgeçilmez ürünlerindendir. Yaş ve kuru olarak tüketilir. Sağlık açısından bakıldığında; insanlara bir çok yönden fayda sağlamaktadır. Doktorların en çok tavsiye ettiği sağlıklı ürünler arasında her zaman yerini almış olup almaya da devam edecektir. Bu besin değeri yüksek ürünü iyi değerlendirmeli ve her zaman mutfaklarımızın baş köşesinde olması gereken bir meyve olup çocuklarımızın ceplerinden de eksik etmemiz gereklidir. Yaş veya kuru sürekli tüketimini yapmaya gayret etmeliyiz. Hemen her ortamda tüketimi gayet mümkün olan bir ürün olmakla birlikte yanımızdan hiç ayırmamız gereken çok özel bir besindir. Burada sayamadığımız o kadar çok faydası vardır ki; bu meyve hakkında kitaplar dolusu bilgi mevcut olup bu bilgiler gerçekten çok değerlidir. 

Sonuç olarak fındık; bizlerin gerçekten tüketimine önem vermemiz gereken besin değeri oldukça yüksek olan çok değerli bir üründür. Bu ürünün kıymetini bilmeli ve günlük muhakkak bir avuç dolusu yemeye gayret etmeliyiz. Çocuklarımızı bu değerli ürünümüzü veya meyvemizi tüketmeye teşvik etmeliyiz. Ülkemizde ki bu ve bunun gibi çok kıymetli ürünlerimizi veya meyve ve sebzelerimizi gerçekten sofralarımızdan, mutfaklarımızdan eksik etmeden, devamlı tüketmeye gayret etmeliyiz. Ülkemizin her köşesi, her bucağı ve her yeri ile gerçekten çok kıymetli değerlere sahiptir. Cennet gibi bir vatanda yaşamakta olduğumuzu, içinde bulunan nimetlerinde bir cennet nimeti gibi olduklarını aklımızdan çıkarmamız gerekmektedir. Bu yüzden bizler yani bu vatanın evlatları bu sahip olunan nimetlere her zaman şükr etmeli ve YÜCE YARADANI unutmadan mutlulukla ve huzurla yaşamaya devam etmeliyiz. Binbir çeşit meyvesi ve özellikle fındığı ile, Dünyaya meydan okuyoruz, her çeşit meyvesi ve eşsiz bucaksız nimetleri ile.....

(kadirdeveci78@gmail.com)

19 MAYIS 1919 GÜNÜN ÖNEMİNİ ANLAMAK VE GELECEK NESİLLERE EN GÜZEL ŞEKLİ İLE AKTARMAK

19 Mayıs 1919 Türklerin Lideri Mustafa Kemal Atatürk'ün Samsun'a çıkması ve büyük mücadelenin fitilini ateşlemesinin bayramıdır. Bu gün; her Türk için çok ama çok önemlidir. Her yıl ülkemizde coşku ile kutlanan milli bir bayramdır. 

19 Mayıs günü; ülkemizde çok çeşitli etkinlikliklerle kutlanır. Özellikle; öğrencilerimiz ve gençler için bugün çok daha özeldir. Çünkü Atatürk 19 Mayısı gençlere ve öğrencilere armağan etmiştir. Gençler ve öğrenciler kendilerine emanet edilen bu önemli bayramı çok iyi idrak etmelidirler. Bu devletimiz içinde resmiyet arz eden bir bayramdır. Her Türk gencinin birinci vazifesi; 19 Mayıs bayramını en güzel şekilde kutlaması ve kendisine bırakılan emaneti, gelecek nesillere nasıl daha iyi aktarabiliriz sevdası ve onuru ile hareket etme bilincinde olmalıdır. 

19 Mayıs 1919' u tarihten biraz hatırlamaya çalışalım. Bugün ne nasıl bir durum altındaydık Bunları tek tek ele almaya çalışalım. Başlangıç olarak Osmanlı Devleti 1914 yılında 1. Dünya savaşının başlangıcında kaybettikleri toprakları geri almak ve Osmanlı Devletini daha ileri devletler seviyesine çıkarabilmek için savaşa Almanya'nın yanında dahil olarak girmiş oldu. Bu savaş 2 grup arasında geçiyordu Kimdi bu gruplar Bu iki grup itilaf ve ittifak devletleri diye ikiye ayrılıyordu. Bir yanda Osmanlı İmparatorluğunun dahil olduğu ve Almanya'nın içinde bulunduğu ittifak devletleri ile diğer yanda İngilizlerin içinde bulunduğu itilaf devletleri Bu iki grup müthiş bir dünya savaşına girmişlerdi. Asıl neydi peki tabii ki Sömürgecilik İşte bu şekilde başlamış olan savaş İtilaf devletlerinin galibiyeti İttifak devletlerinin mağlubiyeti ile son buluyordu. Bu mağlup olan devletler içinde Osmanlı Devleti de vardı. Bu sonuç üzerine yenen devletler yenilen devletlerle anlaşmalara gitti. 

Osmanlı da Mondros Antlaşması ile savaştan yenik ayrılmış oldu. Netice itibariyle Osmanlı toprakları itilaf devletleri tarafından yavaş yavaş işgale başlandı. Bu işgaller sonucunda artık millet dayanamaz hale geldi ve milli mücadele kaçınılmaz bir hal aldı. Bu sıralar büyük lider Mustafa Kemal Osmanlı Padişahının da izni ile 19 Mayıs 1919 günü Bandırma vapuru ile Samsuna Bölgenin durumu için çıktı. Bu bir milattı. Bu bir milli mücadele gününün başlangıcı idi. Bu haliyle Mustafa Kemal Atatürk Milli Mücadelenin fitilini ateşlemiş oldu. Bugün tarih açısından, Türk Milleti açısından ve tüm dünya ile tarihçiler açısından çok değerli bir gündür. Nitekim Türk Milleti de bugünü unutmayarak bugünü Milli bir bayram haline getirmiştir. Tabii bugünü Mustafa Kemal ile anmak onunla yaşamak gerçekten çok önem arz eden bir durumdur.

(kadirdeveci78@gmail.com)

NAMAZIN BİZ MÜSLÜMANLAR İÇİN ÖNEMİ

Namaz; müslümanlar için farz kılınmış en önemli ibadetlerden biridir. Namaz dinin direğidir. Namaz; müslümanların 5 vakitte ALLAHA ibadet ettikleri kutsal bir görevdir. Namaz; müslümanlara Miraç Gecesinde emredilmiştir. O geceden bugüne kadar müslümanlar namaz ibadetini yerine getirmeye çalışırlar. 

Namazın farzı; Altısı içinde altısı dışında olmak üzere on ikidir. Müslümanlar için 5 vakit namazdan başka; cuma namazı, bayram namazı, teravih namazı, teheccüd namazı, evvabin namazı ve dua namazları olmak üzere çok sayıdadır. Bu namazların kimisi farz, kimisi vacip, kimisi ise nafile namazlardır. Birde önemli namazlardan olan cenaze namazı vardır ki tüm Müslümanların kılabildiği namazdır. 

Namaz her yönüyle müslümanlar için manevi bir zenginlik ve ferahlama yoludur. Müslümanlar namaz kılarak bu manevi iklimden en maksimum seviyede fayda sağlarlar. Namazın birde kaza durumu vardır. Eğer bir müslüman bir vakit namazını kılamazsa bu namazını daha sonra kazaya bırakır. Ama elimizden geldiği kadar namazları kazaya bırakmamalıyız. Buna özellikle dikkat etmemiz gerekir. 

Namazı zamanında kılmanın ve onu geciktirmeden veya kazaya bırakmadan kılmanın çok büyük sevabı olduğu da unutulmamalıdır. Özellikle namazları cemaatle kılmanın tek başına kılınan namazdan çok daha büyük sevabı olduğu unutulmamalıdır. Namaza uzak yerden ve meşakkatli yollardan gelmekte namazın sevabını artırır. 

Tüm namazları zamanında kılmaya elimizden geldiği kadar dikkat ederek özellikle ama özellikle, cemaatle kılmaya özen göstermeliyiz. Cemaatle kıldığımız namazda imama uyarak namazı kılarız. Şöyle ki niyet ederken "Niyet ettim Allah rızası için namaz kılmaya uydum hazır olan imama" diye niyetimizi ederiz. Tabii bu niyetin arapça olan kısmı da vardır. 

Burada namaz kıldıran imamama da çok büyük görevler düşmekle birlikte, kendisi arkasında saf tutan tüm cemaatin sorumluluğunu üzerine almış olur. Tabii burada imamın namaza başlarken niyeti de çok önemlidir. Bu niyetle birlikte tekbir alarak namaza başlanmış olur. Yılda iki kere Bayram Namazı, her hafta Cuma namazları, yılda bir defa ramazan ayında kılınan Teravih Namazı ( 20 Rekat), 4 rekat olan tesbih namazı,Kadir Gecesi namazları veya tüm kandillerde kılınması gerekli olan namazlar, geceleri kılınan namazlar ve daha bir çok namazın kendine has usül ve erkanı vardır. Bunlar kendi iç özelliklerine göre eda edilir. 

Namazlarda özellikle niyetler önem arz etmekle birlikte, huşu içinde hiç bir şeyi düşünmeden ALLAHIN huzurunda namazlar eda edilmelidir. Özellikle beş vakit namazlarda Kamet etme durumu ve namaz aralarında okunması gereken dualar unutulmamalıdır. Namaz sonunda ise tam hulusi kalp ile ALLAHA dua ve yakarışta bulunmalıdır. Namaz sonlarında da tesbihler unutulmamalıdır. 

Ne mutlu namazlarını huşu içinde kılabilenlere, ne mutlu hakkuyla kulluk vazifelerini yerine getirmeye gayret edenlere. Allah herkese namaz kılmayı nasip etsin. AMİN, AMİN, AMİN.....

(kadirdeveci78@gmail.com)

HAYATTA İLETİŞİMİMİZİ EN ÜST DÜZEYE GETİRMELİYİZ.

İletişim; İnsanlar açısından çok önemli bir konudur. İnsanların birbirleriyle olan münasebetlerinde iletişim çok önemli bir rol oynar. İletişimi zayıf insanlar, dostluk ve arkadaşlıkta sıkıntı yaşayabilir. Bu nedenle insanlarla iletişimi daha çok sıklaştırmaya çalışmalı ve onlardan kaçmadan, onları anlayarak veya anlamış gibi yaparak onları dinlemeye,içinde bulunduğu psikolojik baskıdan hemen kurtulmalıdır. Yoksa karşı taraf bu konuda her zaman baskın konumda olur. 

Hayat devamlı sıkıntılarla devam ederken; bazı insanlar lay lay lom yaşam sürdürme sevdasına düşmüş karşı taraf ne durumdadır hangi psikoloji içine düşmüştür hiç umurlarında olmadan hareketlerini devam ettirirler.  İşte bu konuda bile, toplumun ne kadar eğitimden mahrum kaldığı apaçık ortadadır. Bu nedenlerle Türkiye Cumhuriyeti Devleti; en başta eğitim sistemini kökten değiştirmeli ve en süper sistemi Ülkemizde hayata geçirmelidir.  

İletişim; aile içinde özellikle daha çok önem ihtiva eder. Ailenin ayakta kalması ve birbirini çok iyi anlayabilmesi için, aralarındaki iletişimin özellikle ama özellikle çok iyi noktada olması gerekir. İletişimin değişik şekilleri de mevcuttur. İnsanlar yüz yüze konuşamadıkları şeyleri, aralarında mesafe olması  ve başka yerde bulunmalarından dolayı genellikle iletişim; telefon, faks, telgraf, internet ve diğer iletişim araçlarıyla bağlantı kurmaya çalışırlar. Eski zamanlarda insanlar haberleşme veya iletişimi duman vb. yöntemlerle yapmaktaydılar. En önemlilerinden biri de posta güvercinleri, posta araba veya atlarıydı. Bu uygulamalar tabii ki zamanla kendini daha gelişmiş veya modern yöntem ve aletlere bırakmıştır. 

Telgraf ve telefon haberleşmeyi zirveye çıkarmıştır. Nihayetinde haberleşme veya iletişim kurma bunlarla da kalmayıp daha da ileri bir seviyeye ulaşmıştır. Günümüzde iletişim araçları öyle ileri bir düzeye gelmiştir ki gerçekten hızlarına erişmek çok zordur. 

Yeni model cep telefonları iletişimin en modernize olmuş halidir. Bunların yanı sıra iletişim üzerine telefon firmaları kampanya üzerine kampanyalar ortaya koymaktadırlar. Yine Aynı şekilde piyasada bulunan bu telefon firmaları; çok değişik uygulamalar ortaya koymaktadırlar. Bu şekilde hem kendi kazançlarını artırmayı, hemde pazar payını büyütüp, hem de vatandaş memnuniyetini sağlamaya çalışmaktır. Ama maalesef bu firmalar bile, kendi menfaatlerine göre hareket etmelerinden dolayı, vatandaşın memnuniyeti ikinci planda kalmaktadır. 

Hangi firma vatandaşın gerçekten tam menfaatine göre hareket etmektedir ? Bu gerçekten özellikle bizim ülkemizde sorgulanması gereken bir konudur. İşte bu düşüncenin acilen değişikliğe uğraması ve vatandaş odaklı sistemlerin yürürlüğe konması gerek ve şarttır. İLETİŞİMİMİZİ EN ÜST SEVİYELERE ÇIKARMAK DİLEĞİYLE......

(kadirdeveci78@gmail.com)

RADYOLOJİ BİZLER İÇİN NE İFADE EDİYOR ?

Radyoloji; Radyasyonla çalışan tıbbı araçların kullanıldığı birimdir. Bu birimin en önemli aleti röntgendir. Röntgen radyoaktif ışınlarla çalışır. Bu ışınları cihazın kendi üretir. Tıpta kullanılan en önemli aletlerdendir. Bir hastanın vücudunda belirlenemeyen veya anlaşılamayan bir durumda doktorun başvurduğu önemli bir sistemdir. Doktor bu şekliyle hastasını röntgene sevk eder. Hastanın röntgeni çekilir Doktor Çıkan röntgen filminde hastanın durumunu teşhis eder. 

Radyoloji Bölüm olarak üniversitelerde genelde 2 yıllık olarak okutulur. Burayı bitiren öğrenci Radyoloji Teknikeri olarak göreve başlar. Bu bölümü bitiren öğrencilerin iş bulabilme sorunları fazla olmamakla birlikte, devlet ve özel sektörde iş imkanları mevcuttur. Zaten Özel Hastaneler ülkemizde ve dünyada aşırı gelişme gösterdikleri için bu sektörde iş imkanları daha çok aktive olmuştur. Devlette son yıllarda sağlıkta reformlar gerçekleştirdiğinden bu sektörde de iş imkanları üst seviyelere yükselmiş durumdadır. 

KPSS sınavı ile alınan yerlerde dahi düşük puanla da olsa işe girme imkanları oldukça yüksektir. Bu bölümü tercih eden öğrenci sayısı da oldukça fazladır. Çünkü iş bulabilme imkanları yüksektir. 

Radyoloji aslında son derece dikkat gerektiren önemli bir bölümdür. Adından da anlaşılacağı gibi radyasyon tehlikesi nedeniyle çok hassas bir vaziyet içerir. Bu nedenle bu bölümde çalışan kişilerin kendilerini koruyucu şekilde davranmaları ve kendilerinin uyması gereken Sağlık ve Güvenlik Talimatlarına harfiyen uymaları gerekli ve şarttır. Bu hassasiyet nedeniyle çalışanların sosyal hakları ayrıcalık içerir. Hem Devlet hem de özel sektör bu konuda oldukça titiz davranmaktadır. Çünkü insan sağlığı her şeyin üzerinde gelmektedir. Bu konuda da herkesin daha dikkatli ve hassas davranması her yönüyle gereklilik ister.

(kadirdeveci78@gmail.com)

KALP

Kalp denince akla ne gelmektedir ? Kalp bir canlı için ne kadar önemlidir ? Kalbin ne gibi işlevleri vardır ? Bir canlıya sağlayabileceği faydalar neler olabilir ? Bu ve bunun gibi bir çok soru için kalp üzerinde biraz durmamız gerekir. Bu soruların bazılarına verilebilecek cevaplar bazılarımızı yeterince tatmin etmeyebilir. Ancak burada söz konusu kalp olunca yeterince ince eleyip sıkı dokumak, ona göre değerlendirmelerde bulunmak icap eder. 

Şöyle konumuza yavaş yavaş bir başlangıç yapmak gerekirse KALP; Bir canlıya bahşedilen muazzam düzeyde karmaşık ve her biri birbirinden önemli yapılar ve sistemlerle dolu kocaman bir dünyadır. Yani kalbe, Dünya küçültülerek sığdırılmıştır. İçerisinde muazzam bir sistem barındırır. Örneğin; Kas sistemi, dolaşım sistemi gibi daha bir çok işlevsel özellikler arz eden birimler mevcuttur. Yani içerisindeki birimler tüm organlarla koordine sağlayarak hareket eder. 

Kalp; dünyanın merkezi konumundaki bir yer gibi, bir canlının merkezi konumundadır. Hemen hemen her şey onunla başlangıç yapar ve onunla sona erer. Vücudun baş kısmında bulunan Beyinde kalp gibi en temel organdır. Beyin Kalp ile koordineli bir şekilde çalışma gösterir. Bunlar vücutta dinamo görevi görmektedir. Örneğin merkezi işlemlerin çoğu kalp ile yapılmaktadır.Tabii bunun yanında beyinde; şüphesiz ki bir çok hayati yönden önemli işlevleri yerine getirir. Bir insan vücudunda hiç kuşkusuz her organ muhakkak çok önemlidir. Ancak; KALP hemen hemen içlerinde ki en önemli merkezdir. Kalp; diğer tüm organlara bağlı, onlarla sistemli bir şekilde hareket eder. Vücudu, her zaman ayakta ve dinamik tutar. 

Bir canlı tüm organlar gibi özellikle ama özellikle kalbine gereken önemi çok ama çok vermelidir. Onun için gerekli tedbirler almalı ve doktor tavsiyelerini de yerine getirmelidir. En azından yılda bir kez tüm vücudunu ve kalbini doktor kontrolünden geçirmelidir. Sağlıklı beslenmeli, kalbine ve vücuduna yararlı besinleri tüketmelidir. Sağlık için gereken tüm yollara başvurulmalıdır. Çünkü herşeyin başı sağlıktır. İnsana bahşedilen insanın en kıymetli hazinelerinden biri de kalbidir. 

Kalbin manevi değeri aslında çok ama çok yüksektir. Kalpte ALLAH lafzının yazılı olduğu tıp bilimince kanıtlanmıştır. Bir şeyi isterken veya dua ederken kalpten istemek, kalbi duygularla hareket etmek gerekir. Kalbin bu derece önemli olan maddi ve manevi değeri, gerçekten canlılar için, üzerinde çok ama çok durulması gereken hayati bir konudur. Bu konunun önemini ve ehemmiyetini anlatan, bir çok sağlık kitapları, makale ve daha bir çok eser mevcuttur. Bunların sürekli olarak takip edilmesi ve bol bol okunarak, alınması gereken derslerin iyi alınması gerekir. Kalpten sevmek gerçekten çok önemlidir. Kalbi gerekli gereksiz şeylerle üzmek sağlık açısından çok tehlikelidir. 

Kalbimiz; en hassas organlarımızın başında gelir. Kalp dört odacıklıdır. Kalbin önemi ve görevi burada saymakla bitmez. İnsan yaşadığı müddetçe kalbi ve atışı onu hiç bir zaman yalnız bırakmaz. Kalp her zaman insanla beraberdir. Kalbin şekli her zaman çok ama çok kıymetli olmuş ve aşıklara her an rehberlik ve örnek teşkil etmiştir. Onun o muhteşem ve zarif şekli en güzel sembollerden olmuştur. O şekil gerçekten çok harikadır. Bir insan sağlık açısından kalbine çok ama çok dikkat etmesi gerekir. Sağlıklı beslenme bunların en başında gelen yollar dandır. Günlük aldığı besinleri, kontrollü bir şekilde almalı ve kolesterol seviyesini kontrol altında tutmalıdır. Sporu hayatının her evresinde çok ama çok benimsemelidir. Günlük en az 30 dakika spor yapmalıdır. Yürüyüşe çok ama çok önem vermelidir. Obeziteye karşı her zaman dikkat etmelidir. Kalp sağlığı, her açıdan diğer organlarımıza göre daha dikkat isteyen acili yeti olan bir konudur. Özellikle psikolojik yönlerden çok dikkatli olunması gerekir. Stresten, sıkıntıdan ve üzüntüden çok ama çok uzak durmalıdır. Kalbi yoran ve kalbe olumsuz bir sonuç doğuran her şeyden uzak durmalıdır. 

Son söz olarak; Kalbini sev,kendini mutlu hisset, Kendini sev, herkesi mutlu et, Herkesi sev, dünyayı mutlu et.......

(kadirdeveci78@gmail.com)

DUA HER MÜSLÜMANIN EN BÜYÜK SİLAHIDIR

DUA; MÜMİNİN EN BÜYÜK  SİLAHIDIR. DUA İLE MÜMİN AYAĞA KALKAR.


Dua; insanoğlunun RABBİNE çok ama çok önemli bir yakarışıdır. Dua; her mümin ve müslüman için çok ama çok önemli bir silahtır. Bu silahı gerektiğinde çok ama çok iyi kullanmak gerekir. Bu silah müslümanın en kıymetli hazinesidir. İman eden insanlar duadan her zaman faydalanır. 

Dua ile müslüman ALLAHÜ TEALAYA yakarır ve KENDİSİNDEN bazı şeyler talep eder. Yüce rabbimizde kulunun bu talebine bir şekilde karşılık verir. Duanın kabulü için çok önemli olan şartların yerine getirilmesi gerekir. Örneğin sağlam ve düzgün şekilde tüm şartlarına riayet ederek güzel bir abdest alınır. Aslında boy abdesti de denen dinimizde gusül abdesti olarak geçen abdesti alması daha efdal olacaktır. Çünkü bu şekilde vücudunu tüm kir ve pastan arındırmış olacaktır. Tertemiz bir şekilde kıbleye dönerek ellerini yüce yaradana açarak tam bir hüşu içinde, tam bir teslimiyetle gözlerinden yaş akıtarak YÜCE ALLAH'A duasını etmeye başlar. 

Duada ihlaslı olmak yani kalben inanarak ve tam manası ile isteyerek içten dua etmelidir. Bu şartlar yerine geldiği zaman artık beklemek gerekir. Yüce mevlamızın her kulun yalvarışına yakarışına bir karşılığı muhakkak olacaktır. Bunda şüphe aranmaz. Duasını yapan bir kul artık diğer kulluk vazifelerine bakar. İnsanlar arasında daha hoşgörülü, daha saygın, daha tertip ve düzen içindedir. Bu uygun vaziyetleri her yerde ve her zamanda elinden bırakmadan bırakmadan devam ettirmelidir. Dua bir kurtuluştur. 

Dua bir çözümdür. Çok önemli gün ve gecelerde duaların daha hızlı bir şekilde kabul olacağı bildirilmektedir. Bu gece ve günleri hiç kaçırmadan dört gözle beklemeli ve bu geceleri eli boş göndermemelidir. Özellikle Ezan okunurken ve Yağmur yağdığı zamanlarda dualarımızın ALLAH-Ü TEALA tarafından daha hızlı kabul olacağı bildirilmektedir. Bir de hiç umulmadık zamanlarda da dualar kabul olunabilir. Bu zamanlarda daha tetikte olunmalıdır. 

Duanın çeşitleri de çoktur. Çok ama çok önemli dualar vardır. Bunların sayısı da pek fazladır. Örneğin Esmaül Hüsna ve İsmi Azam duası çok önemli dualardandır. Müslüman veya mümin olan bir insan duayı hayatından hiç bir an veya dakikada kesinlikle çıkarmadan her saniyesini dua ve ibadetle geçirmeye gayret etmelidir. 

DUAYI BİR YAŞAM BİÇİMİ OLARAK KABUL ETMELİYİZ. HER İNSANIN DUASININ KABUL OLMASI TEMENNİSİ İLE....

(kadirdeveci78@gmail.com)

19 Haziran 2014 Perşembe

FAİZİN ÜLKEMİZDE ETKİSİ NE KADARDIR ?

Faiz; bir mal veya eşyanın satışında ana para üzerine belirli bir yüzde olarak konulan ekstra miktardır. Faiz; Türkiye ve dünyada çok yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Faizi genelde bankalar kullanır. Bir kişi bankadan ihtiyacı için bir para talep ederse, banka bu kişiye parayı, belirli faiz oranları karşılığında verir. Vatandaşta aldığı bu parayı zamanına göre faizi ile birlikte bankaya geri öder. 

Faiz; yıllık, aylık ve günlük şekilde olur. Tabii ki bu arada bir kişi elinde bulunan parasını belirli faiz oranları karşılığında bankaya yatırabilir. Buna mevduat faizi denir. Bunlarında bankadan bankaya değişen faiz oranları vardır. Birde faizsiz parasını bankaya yatıranlar vardır. Bunlar paralarını hiç faiz almadan bankada bulundururlar. Bu faizsiz hizmet yapan bir çok Banka; Türkiye de son yıllarda oldukça artış göstermiştir. Bu bankalar kuruluş felsefelerine göre hareket ederek, vatandaşı kendi usul ve yöntemleriyle bankalarında tutmaya ve bankalarını, vatandaşa daha nasıl cazip hale getirebiliriz sevdasıyla hareket etmeye çalışırlar. Son yıllarda bu bankalarında kendine has bir çok müşterisi mevcuttur. 

Faiz; aslında dinen bilindiği kadar haramdır. Ama bununda iyice irdelenmesi gerekir. Neye göre ve kime göre faiz haramdır. Bu konu üzerine çok çeşitli yorumlar mevcuttur. Günümüzde özellikle faiz; ev alımlarında, araç alımlarında ve ihtiyaç kredisi kullanmada çok ama çok caziptir. Burada dikkat edilmesi gereken faiz oranlarının en uygun duruma gelmesini beklemek olacaktır. Tabii bu durum ekonomi ve devlet politikaları ile de alakalıdır. Burada faizleri etkileyen bir diğer etkende döviz durumudur. Ayrıca faiz üzerinde etkili olan bir kurumda Merkez Bankasıdır. Bu kurum faizin inip çıkmasında ve özellikle devlet para politikasında çok ama çok önemli rol oynamaktadır. Burada Merkez Bankası üzerinde biraz durulması gerekir. Bilindiği gibi Merkez Bankası ekonomi üzerinde çok etkili olması nedeniyle en uygun kişiler tarafından yönetilen sağlıklı bir kurum olmak durumundadır. Ayrıca bu kurumun tamamen bağımsız olması da önemli olan bir konudur. Devleti yönetenlerin bu kurum üzerinde her hangi bir baskısı kesinlikle olmamalıdır. 

Globalleşen dünyada herhangi bir ekonomik krizin domino etkisi müthiş olmakla birlikte, dünyada ki diğer tüm ülke ekonomilerini de derinden etkilediği,önümüzde duran çok acı bir gerçektir. İşte tüm bu nedenlerle; Merkez Bankası Dünya üzerindeki herhangi bir olumsuz duruma karşı, her zaman hazırlıklı olmak ve gereken tüm tedbirleri anında uygulamak zorundadır. Özellikle para politikası üzerinde derin analiz ve çalışmalar yapmalıdır. Bu yönde değişik çözüm yöntemleri ortaya koymalıdır. Ülkemizde yaşayan insanların ekonomik güçlerinin ortada olduğu düşünüldüğünde, hükümetin veya siyasi aktörlerin çok dikkatli hareket ederek, yapacağı açıklamaları pozitif yönde yapmaya çalışmalıdırlar. Bu şekilde davranarak faiz üzerinde olumlu neticeler alınmasına yardımcı olurlar. Bu durumda ülke ekonomisi için olumlu bir havanın oluşmasına vesile olur. Özellikle ama özellikle bu yönde; Faiz üzerinde etkisi olan, tüm siyasi ve ekonomik saiklerin çok ama çok dikkatli hareket etmeleri ve vatandaşın cebine, sofrasına ve evine faydası olacak iş ve eylemlerde bulunmalıdırlar. Enflasyon ve işsizlik üzerine çok acil çalışmalar yapılmalıdır. Bunlar ekonominin en büyük silahlarıdır. Bunların aşağı yukarı hareketi, ekonominin gidişatını ortaya koyar. HEDEF ! EN GÜÇLÜ EKONOMİYE SAHİP BİR ÜLKE OLMAKTIR.......

(kadirdeveci78@gmail.com)

18 Haziran 2014 Çarşamba

DİŞ

Diş; insanın en önemli azalarından biri olup, insan ağzında bulunan insanın yediği besinleri sindirmek için kullanılan ilk en önemli merkezlerden biridir. Şöyle ki; ağza alınan besinleri dişler parçalar ve öğütür. Buradan sindirime hazırlanan besinler sırasıyla diğer organlara gider. Böylelikle dişlerimizle başlanan sindirim işlemi tamamlanmış olur. 

Dişlerimizin günlük muhakkak bakımı  yapılması gerekir. Yani günde en az iki veya üç defa dişlerimizin fırçalanması veya bakımını yapmamız gerekir. Bakım için fırça veya fırça türü malzemeler kullanılabileceği gibi bunlara alternatif olarak; dinen de uygun görülen ve büyüklerimizin özellikle tavsiye etmiş olduğu misvak da kullanabilir. Tıbben de misvakın dişlere faydalı olduğu tespit edilmiştir. 

Diş bakımını asla ihmal etmemeliyiz. İnsana verilmiş olan bu muhteşem güzelliği gerçekten çok ama çok dikkatli bir şekilde korumalıyız. Dişler en fazla iki kez çoğalabilir, İkinciden sonra bir daha çoğalma ihtimali maalesef kalmaz. Bu yüzden ikinci de özellikle daha dikkatli olmalıyız. 

Bir de yirmilik dişler vardır. Bunlar sonradan çıkar ama bunların ömrü de genelde kısa olur. O nedenle bu hassas dişimizi de özellikle dikkatli ve titiz bir şekilde koruma altına almalı ve onların bakımına daha da dikkat etmelidir. 

Dişlerin bakım ve onarımında dişçiler veya diş hekimlerine çok büyük işler düşer. Çürüyen dişlerin bakımında bir çok tedavi yöntemi uygulanır. Eğer bir tedavi yöntemi yoksa; çekilen dişin yerine başka suni bir diş takılır. Bu suni dişlerin çeşitleri çoktur. Diş sahibinin isteğine göre seçilen suni diş, çekilen dişin yerine takılır. Bu şekilde bir nebzede olsa diş sorunu çözüme kavuşur. 

Yapılan araştırmalarda diş çürüklerinin bir çok hastalığa neden olduğu belirtilmektedir. Tüm bu nedenlerle; dişlerin sağlıklı olabilmesi için, besin seçimi de çok ama çok önem arz eder. Yenilen ve içilen şeylere dikkat etmek gerekir. Yani asitli, şekerli yiyecek ve içeceklerden genelde çok uzak durulmalıdır. Bunlar dişlerin baş düşmanıdır. Tüm bunların aksine dişlere faydası olan besinleri mutfaklarımızda bulundurup, bunları da bol bol tüketme gayretinde olmalıyız. Dişlere çok faydası olan kalsiyumu çok ama çok almalıyız. Kalsiyumu da genelde süt ve süt ürünleri türünden olan besinlerden alabiliriz. Bu türden besinlerin tüketimine de özellikle çok dikkat edilmelidir. 

Sonuç olarak; bizler için son derece değerli olan dişlerimizi sağlıklı ve bakımlı tutmalı, üzerimize düşen her türlü görev ve vazifelere son derece önem vererek, dişlerimizin sağlıklı olması için her türlü yol ve yöntemi uygulamaya özellikle büyük çaba sarf etmeliyiz. Bizler için çok büyük bir nimet olan bu eşsiz güzelliklerin kadri kıymetini her daim çok iyi bilmeli ve o mecra üzerine güzel bir hayat tarzı yaşamaya çalışmalıdır.   

(kadirdeveci78@gmail.com)

GÜÇ İSTİYORSAN İŞTE SANA GÜÇ : KİTAP







Kitap gizli bir hazinedir. Kitap zenginliktir. Kitap kurtuluştur. Kitap çaredir. Kitap yükselmedir. Kitap eğitimdir. Kitap bir okyanustur. 

Kitap çok çeşitli olarak hayatımızın her anında, her şekilde yerini fazlasıyal almıştır. Kitap her alanda bize fayda sağlayan bir mükemmel rehberdir. 

 İnsanoğlu; düşüncelerini,fikirlerini,görüşlerini kitaplara dökmüştür. Aşk ve sevgi kitapla bir yerlere ulaşmıştır. Kitap dünyayı birleştirici ve bir arada tutucu önemli bir manevi zincir görevi görür. Kitaplar sayesinde dünyanın bir ucundan diğer ucuna bilgi ve birikim transfer edilmiştir. 

İnsan muhakkak ki günlük bir kitap okumaya gayret etmelidir. Çünkü insan kitap okuyarak bilgi ve birikimini artırabilir.Her türden kitapları kırtasiye ve benzeri yerlerden temin etmek artık çok kolay olmaktadır. Örneğin bir yazar kitabını çıkaracağı zaman medya veya internet aracılığıyla tanıtımını yapmaya çalışır. Ayrıca daha birçok yerlerde standlar açarak ve benzeri yöntemlerle kitaplarını dünyaya tanıtmaya çalışır.Kitap yazarları kitaplarını basmak için, değişik basım ve yayınevleri ile anlaşarak, uygun şekilde basmaya ve yayınlatmaya çalışırlar. Dünyada bir çok değişik kitap türleri vardır. Her alanda basılan değişik türden olan bu kitaplar,içerisinde bulunan bilgi ölçüsünde değeri artmaktadır. Bu değer kitabı yazan kişilerin dünyaca tanınmalarında çok büyük önem ihtiva eder.

Dünya klasikleri her yönüyle değerini çoktan ispatlamıştır. Kitap dünyasını şöyle bir ziyaret ettiğimiz zaman her tür konuda çeşit çeşit kitaplar önümüze çıkmaktadır. Bilim-Teknik üzerine bir çok dergi ve kitap mevcut olmakla, özellikle yıllardır Tübitak'ın yayınladığı Bilim Teknik Dergisi halen eskiden olduğu gibi, çok özel bir okuyucu kitlesine sahiptir. 
Ekonomi üzerine, sanat üzerine, aktüalite ve daha bir çok konu üzerine dergi ve kitaplar yayın yapmaya devam etmektedir. Ülkemizdeki bugüne kadar yaşamış ve yaşamakta olan yazarlarımızı incelediğimizde; hepsi de kendi alanlarında Edebiyat dünyasına birçok değerli eserler kazandırmakla büyük katkılar sağlamış olmakla, bir çok önemli eserlere imza atmışlardır.

(kadirdeveci78@gmail.com)

17 Haziran 2014 Salı

ASKERLİK KUTSALDIR





Askerlik; her insanın vatanı için yapması gereken kutsal bir vazifedir. Vatanı için asker, her türlü vazife ve göreve hazır olmalıdır. 

Askerlik; bir vatan borcudur. Askerlik ilk önceleri 24 ay iken daha sonra 18 aya düşmüştür. Bu halde de bir süre böyle devam etmiştir. Belli bir süre sonra da 15 aya indirilmiştir. Askerliğin düşürülmesi ve bedelli askerlik her dönem gündemdedir. Askerliği bir de bedelli olarak yapanlar vardır. Bunlar para kaşılığında askerliğini 1-1,5 ay gibi bir sürede yapıp bitirirler. 

Sonuç olarak belli yönetmeliklere göre her insan askerlik görevini ifa eder. Askerlik sınıflara ve bölgelere göre değişiklik gösterir. Kimileri Doğu bölgesinde, kimisi de batı ve diğer bölgelerde askerliklerini yaparlar. Burada amaç; vatanın her yerinin bir bütün olduğu, asla bölünemeyeceğini her TÜRK askerine öğretmeye çalışmaktır. 

Askere alınacaklar, öncelikle bir yoklamadan geçirilerek Askerlik yapacakları yer ve zaman olarak, askerliğe başlayacakları kendilerine Askerlik Şubelerince tebliğ edilir. Tabii Askerlik Şubeleri; kendi içlerinde bu askere sevk olacakların değerlendirilmesini yaparlar. Askerleri kendi aralarında sınıflara ayırırlar. Bunlar Jandarma, Piyade, Topçu, Ulaştırma, Muhabere gibi sınıflardır. Askerler bu sınıflara Askerlik Şubesinin veya bağlı olduğu merkezin atamalarına göre, kimi Jandarma sınıfına, kimi piyade sınıfına, kimileri de topçu sınıfına diye değişik değişik sınıflara atanırlar. Askerler bu sınıflarla birlikte Askerlik Şubesi tarafından Askerlik yapacağı yere sevk olurlar. Sevk olundukları yerde belli bir süre acemilik evresi geçirirler ve daha sonra usta birliklerine gönderirler. Burada askerliklerini tamamlayarak ailelerine tekrar kavuşurlar. 

Birde ortaokul yıllarında; Harp okuluna sınavla girip, burada belirli bir süre okuyup daha sonra buradan harbiyeli olan askerler de vardır. Bu harp okulunu bitiren askerler gözde askerlerdir. Buradan mezun olan askerler, subay olarak askerlik hizmetlerini devam ettirirler. Harp okulunu bitiren askerler, Genel Kurmay başkanlığına kadar ilerleme şansı olan askerlerdir. Subayların durumunu biraz incelediğimizde ise; Teğmenlikten başlayıp, Orgeneralliğe kadar yükselebilen askerlerdir. 

Bir de askerlikte Asteğmenler vardır. Bunlar da askerliğe 4 yıllık belirli üniversiteleri bitiren askerler arasından seçilen ve normal askerlik süresince asteğmen olarak görev yapan askerlerdir. Bunlara sınavla Teğmen olma şansı verilir. Teğmen olan askerler ise en son Kurmay Albaylığa kadar yükselebilirler. Bundan sonra emekliliğe sevk edilirler. 

Sonuç olarak; Askerlik gurbette yaşamayı insana öğreten ve Peygamber ocağı diye anlatılan önemli bir müessesedir. Askerliğini yapan her Türk genci, Yurt ( VATAN) sevgisini, Millet sevgisini, Bayrak Sevgisini ve daha bir çok duyguları yüreğinde hisseder. Bunun yanında ana ve babanın kıymetinin ne olduğunu, gurbetin ne olduğu gibi daha bir çok şeyleri de, insanlara öğreten çok müstesna bir ocaktır. Bu askerlik ocağında nice vatan evlatları yetişip vatana hizmete devam ederler. VATAN BORCU NAMUS BORCUDUR. HAYDİ SENDE KATIL BU KERVANA.........

(kadirdeveci78@gmail.com)

İTFAİYE ÇOK ÖNEMLİ BİR SİGORTADIR

İtfaiye; bir şehrin en önemli yangın söndürme merkezidir. İtfaiye belediye bünyesinde faaliyet gösteren bir birimdir. Bu birimin Büyükşehir belediyesinde idari amiri; Daire başkanı, diğer belediyelerde ise Şube Müdürleridir. Ama bu idari amirler yetki ve sorumlulukları bakımından belediye başkanlarına karşı sorumludurlar. Yani emir ve yetkilerini belediye başkanı verir. 

İtfaiye; kendi içinde yetki ve sorumluluk esasına göre görev bölümü oluşturulmuş çok özel bir birimdir. Genelde Vardiya usulüne göre hizmet vermekte olup; çalışanlar her an göreve hazır bekletilir. Ayrıca İtfaiye de mesai sistemi de uygulanmaktadır. Yani bu birim; her yönüyle tam teşekküllü bir donanıma sahip vaziyettedir. Özellikle yangın söndürmede kullanılacak gerekli bütün malzemeler her an hazır ve kullanılabilir vaziyettedir. Sağlık ve Güvenlik en üst düzeyde kontrol altında tutulmaktadır. İtfaiye de çalışanların uykularını almaları için yatakhanelerde mevcuttur. Daha bir çok İtfaiyecinin gelişimini sağlayan araç ve gereç, itfaiye bünyesinde bulunmakta ve bu malzemeler çalışanlar tarafından sürekli kullanılmaktadır. 

İtfaiyenin kendi içinde organizasyon şeması da mevcuttur. Bu organizasyon içinde, herkes görev bilinci ile her an tetikte ve hazır vaziyette beklemektedir. Çünkü itfaiye Ülkemizde ve Dünyada çok kritik bir görevi üstlenmiştir. Bu görev gerçekten çok hassastır. İtfaiyeyi şöyle derin olarak ele aldığımızda ise; Yangın söndürme işlemi ve bu işlemi yapan birime verilen genel ada İTFAİYE denir. Yangını söndürmekle görevli olan personele ise İTFAİYE ERİ denir. Bir itfaiyeci; yangınları söndürmek için çok iyi eğitilmiş ve bu özelliğe görede mükemmel şekilde donatılmıştır. 

İtfaiyenin özdeşleştiği " YANGINLA MÜCADELE " 3 temel gaye vardır. Bunlar ; Tüm Canlıların ne pahasına olursa olsun Hayatını yani Canını ve Malını kurtarmak, bir diğeri ise özellikle Çevreyi korumaktır. Bu görevler gerçekten çok kutsaldır. İnsanı veya İtfaiye erini hem madden, hem de manen yüce mertebelere eriştiren çok özel bir haldir. Bunun bilinci içinde olabilmek, her İtfaiyeci için çok büyük bir gurur kaynağıdır. Çok büyük bir şereftir. 

İtfaiyenin Görevleri ise şu şekilde sıralanabilir ; Yangınların yanında deprem, sel, heyelan, erozyon gibi doğal afetlerde, her türlü patlama, çökme vb. olağanüstü durumlarda, mahsur kalma olaylarında, arama kurtarma çalışmalarında itfaiyeciler canla başla görev ifa ederler. Genel amacı; Tüm Canlıların hayatını kurtarmaktır. Bu nedenle itfaiye bir hızır acil servistir ve diğer hızır acil servislerle sürekli irtibat halinde olmak zorundadır. Mesleğin gerektirdiği Özellikleri ise şöyle sıralamak mümkündür; İtfaiyecilikte ileri seviyeye gelmek için, uzun bir eğitim ve uygulama aşamasından geçilir. Zor bir mesleki vazifedir. Hedefinde; kişinin şahsı ve diğer insanların hayatı, canı, malı, her şeyi vardır. Bu nedenle; itfaiye erleri meslekleri boyunca sürekli olarak eğitim ve uygulama yaparlar. 

Bazı ülkelerde ise bu uygulamaları ayrı bir kurum veya kuruluş düzenler ve denetler. İtfaiyecinin Eğitimine gelince; İtfaiye eri olarak göreve başlayanlar, çok sıkı bir hizmet içi eğitimden geçerler. Eğitim müfredatında; yangınlara karşı çok önemli önlemler, itfaiye araçlarının nasıl kullanılması gerektiği, söndürme ve kurtarma bilgileri ile sabotaj - kundakçılık gibi konuların tespiti hakkında çok ayrıntılı bilgi verilir. Aynı zamanda çok önemli olan ilk yardım eğitimi de alırlar. 

İtfaiyecilik mesleki ve teknik eğitimi, birçok ilimizde ortaöğretim meslek liselerinde itfaiye teknisyeni, yükseköğretim meslek yüksekokullarında itfaiye teknikeri ünvanıyla verilmektedir. Son yıllarda bu okullardan bir çok öğrenci mezun olmuş olup, yapılan yazılı ve uygulamalı sınavlar neticesinde; İtfaiye birimlerinde çalışmaya hak kazanmışlardır. Türkiye'de İTFAİYENİN telefon numarası HER YERDE 110 olup, her türlü telefondan ücretsiz bu numara aranabilmektedir. Bu da gerçekten Sosyal Devlet İlkesinin en mükemmel tezahürüdür. İtfaiyecilikte vatandaş her zaman bir numaradır. 

Ülke ve Millet olarak İTFAİYENİN kıymetini çok iyi idrak etmeli ve bu şekil üzerine harekette bulunmaya tüm gücümüzle gayret göstermeliyiz. Ne muhteşem bir şey bu görevi ifa etmek, bu görev uğruna canını ortaya koymak. Tüm İtfaiye çalışanlarına canı gönülden teşekkür etmek bizlerin boyun borcudur. 

Hepsine çok Teşekkürler.....

(kadirdeveci78@gmail.com)

Öne Çıkan Yayın

KELEBEK