Mutlu olmak için içinde bulunduğunuz andan daha iyi bir zaman olduğuna karar vermek için beklemekten vazgeçin. Mutluluk bir varış değil, bir yolculuktur. Pek çokları mutluluğu insandan daha yüksekte ararlar, bazıları da daha alçakta. Oysa mutluluk insanın boyu hizasındadır.Gerçek mutluluk mal ve mülke sahip olmak ile değil, akıl ve erdeme sahip olmak ile mümkündür.
29 Mayıs 2015 Cuma
28 Mayıs 2015 Perşembe
27 Mayıs 2015 Çarşamba
25 Mayıs 2015 Pazartesi
Değerli Metaller
Değerli metaller denince ilk akla gelen Altın, Gümüş ve Bakırdır. Bunlar içerisinde; en değerli olan muhakkak Altındır. Altın; hem doğada az olması, hem de çok değerli bir maden ve değiş tokuş veya mübadele aracı olması ile nitelendirilir. Altın; bir Devletin veya Ülkenin gelişmişlik seviyesidir. Bir Ülkenin zenginliği, Altın cevherinin bolluğu ile paralellik gösterir.
Değerli altın madenlerine sahip Devletler, her zaman için ekonomik yönden oldukça zengin bir konumda yer alır. Bu durum, Dünya genelinde incelendiğinde, karşımıza pek de şaşırtıcı olmayan sonuçlar çıkar. Burada unutulmaması gereken önemli bir noktada, bu değerli madenin işlenmesinin de çok iyi yapılmasıdır. İşçilik hemen hemen tüm madenlerde önem ifade eder. İşçiliği iyi yapılmış olan madenler her zaman piyasada daha çok rağbet görür.
Altının; genelde tüm toplumlarda çok önemli bir yeri vardır. Özellikle evliliklerde gelinlere takı olarak takılma da, evlenen çiftlerin en vazgeçilmez hediyeleri arasında yer alır. Düğün ve derneklerde altın takılması, özellikle Türk toplumunda oldukça moda haline gelmiştir. Hatta bu durum kız isteme merasiminde dahi belli standartlar çerçevesinde yapılır. Genelde kız tarafı erkek tarafından sözde, nişanda ve düğünde kaç gram altın takılması gerektiğini sözlü veya yazılı olarak erkek tarafına bildirir. Aşağı yukarı kızın verilip verilmemesi yani evlenip evlenmemesi bile, istenen altına göre belirlenmektedir. Eğer erkek tarafının altın takma gücü yoksa, bu iş daha başta bitmiştir diyebiliriz. Tabii istisnai durumlar vardır ama bunlar gerçekleri yok sayamaz.
İkinci olarak değerli görülen metal veya madende gümüştür. Gümüşte altın kadar olmasa da kendine göre özel bir değer ifade eder. Gümüş; toplumda çok değişik alanlarda kendine yer bulmuştur. Özellikle takı eşyası olarak çok gözde bir metal konumundadır. İslami kurallara göre, erkeklerin altın takmasının haram olması hasebiyle, bunun yerine gümüş takmanın caiz olduğu belirtilmektedir.
Son olarak da bakır madeni veya metali de oldukça değerlidir. Bakır madeni çok iyi yalıtkan olduğundan enerji veya elektrik sektöründe oldukça tercih edilir. Altın ve Gümüş kadar olmasa da Bakırdan da bir çok yönden fayda sağlanır. Bakır gibi daha bir çok değerli madenlerimiz bulunmaktadır. Ancak bunların içinde zirve yapan herkesinde bildiği gibi Altındır.
Tüm madenlerimizin veya yeraltı kaynaklarımızın değerini çok iyi bilip hem topluma hemde vatandaşlara bir çok fayda sağlanmalıdır. Tüm bu sektörlerin gelişimi ve yükselişi hem yurt içinde, hem de yurt dışında daha da kabul edilebilir hale getirilmelidir. (kadirdeveci78@gmail.com)
22 Mayıs 2015 Cuma
Doğal Fotoğraflar
Yaşadığımız ortam veya doğal hayatta gerçekten çok dikkate değer eksantrik fotojenik manzara ve görüntüler mevcut olup, bu şaheserler hem insanlığa, hem de diğer tüm paydaşlara bir çok imkan ve olanaklar sunmaktadır. Sunulan bu güzellikleri, çok iyi değerlendirmeye çalışmalı ve korumak için gereken tüm tedbir ve önlemleri zamanında kayıtsız şartsız almalıdır. Bu değerleri yani doğa harikalarını, öncelikle insanların daha çok önemseyip benimsemeleri ve en başta onların koruyup,kollaması ve tedbirli olması gerekir.
Aslında yeryüzü gerçekten tabiri caiz ise bir Cennet misalidir. Bu Cenneti Cennet gibi yaşayan veya Cehennem gibi yaşatan yine insanlardır. Yeryüzünün bu doğal güzelliğinden çok iyi faydalanmaya çalışmalı ve fayda sağlarken zarar verici her türlü hal ve hareketten kesinlikle kaçınmalıdır.
Bilinçli bir birey ve toplum olma gayreti içinde olmalıdır. Güzel cenneti cehenneme çevirmek isteyecek harici ve dahili bedbahtlara kesinlikle ama kesinlikle ne taviz ne de imkan verilmemelidir. Onları öncelikle sözle uyarmaya, eğer uymuyorlarsa çeşitli yaptırımlarla ikaz etmeye, daha da ben bilirim edasında iseler gerekli tüm hukuki ve kanuni yollara geciktirilmeden başvurulmalıdır. Onları yola getirecek tüm maddi veya manevi imkanlar top yekün seferber edilmelidir. Psikologların dediği gibi asıl mesele çocuklukta başlamaktadır. Yani ailenin yetiştirme tarzı veya başı boş serbest bir halde ne yaptığını bilmez bir şekilde büyümelerinde gizli veya saklı olup, sonuçların bu derece kötü olmasında muhakkak çok büyük etkileri olduğu ortadadır. O nedenle tüm ailelerin evlatlarını yetiştirmede gereken tüm ödevleri harfiyen yerine getirmeleri ve onların geleceklerini olumlu yönde etkilemelidirler..
( kadirdeveci78@gmail.com)18 Mayıs 2015 Pazartesi
MERHAMETLİ BİR TOPLUM OLUŞTURMAK
Merhamet; insanda muhakkak olması gereken önemli bir meziyettir. Her toplumun özellikle üzerinde durması şart olan meseledir. Eğer; bir insan veya topluluk merhametten, acıma duygusundan yoksunsa vay ki vay o milletin haline.
Milletleri millet yapan çok değerli hal ve meziyetlere sahip olmaktır. Millet eğer gelenek ve göreneklerine bağlı kalarak yaşamaya çalışırsa, ahlak olarak da en üst seviyede olmaya devam ederse o zaman kolay kolay sırtı yere gelmez.
İnsan veya toplum sevgi ve merhametle ayakta kalabilir.
Eğer bir insanın merhametli olmasını istiyorsak burada en önemli vazife muhakkak aileye yani ana ve babaya düşer. Bir ana evladı dünyaya geldikten sonra onu istediği şekilde yetiştirme imkanı elindedir. Bu imkanı da öyle kullanmalı ki vatan ve millet için çok hayırlı bir evlat yetiştirmelidir. Öncelikle Dünyaya niçin geldiğini, onu yoktan var eden Yüce Allah'ın olduğunu, velhasıl her yönüyle sağlam karakterli, dört dörtlük bir evlat yetiştirme gayretinde olmalıdır.
Başlangıç olarak Allah ve Kitap sevgisini, evladına muhakkak çok iyi anlatmalıdır. Daha sonra Dinin bütün gereklerini, ona en ince ayrıntılarına kadar en iyi şekilde öğretmeye azami gayret etmelidir. Bunun yanında; muhakkak evladına devamlı şefkatle yaklaşmalı ve etrafında ne varsa Canlı veya Cansız bütün yaratılmışlara başta kendisi şefkat ve merhamet göstererek, evladına çok iyi örnek olmalı, tüm davranış, hal ve hareketleri ile ona eğriyi, doğruyu ve mükemmeli öğretme çabası içinde olmalıdır.
(kadirdeveci78@gmail.com)
14 Mayıs 2015 Perşembe
NÜKLEER DENEN SIKINTI
Nükleer enerji her nasılsa bazılarına çok hoş gelebilir. Ama gerçekte işin aslı öyle değildir. Nükleer konusu Olağanüstü tehlike boyutu olan, çok hassas bir yapıya sahiptir. İnsanlar; bu konunun ciddiyetini tam olarak kavramalı ve bunun üzerine çok önemli uyarıcı adımlar atmalıdır. Hiç kimsenin de bu konu üzerinde polemik yapmasına kesinlikle izin verilmemelidir. Çünkü konu gerçekten çok ciddi olup, ortada birincil öneme sahip olan İnsan hayatı veya sağlığı vardır.
Bu konu üzerinde önemle durulması için bizlere her zaman yol gösteren atasözlerimiz hiç bir zaman unutulmamalıdır. Bu atasözlerinde belirtilmek istenen en önemli kritik nokta; İnsanın yaşadığı süre içinde başına gelen her türlü olaydan veya musibetlerden çok büyük ders ve ödevler çıkarmalıdır. İşte bu nedenlerle atasözlerimizde gerçek olaylardan ders alınması gerekliliğini vurgulamaya çalışarak, insanları atalarımız veya büyüklerimiz her zaman uyarmaya ve dikkatli ve tedbirli davranmaya sevk etmektedirler. Bu doğrultu da; Büyük lokma ye ama büyük konuşma, Büyük başın büyük sorunu olur, Ayağını yorganına göre uzat, Olmaz olmaz deme, olmaz olmaz, Rüzgarlı havanın kuytusu, yağmurlu havanın uykusu vs. bizler için çok önemlidir. Böylelikle; bizlerin denize girmeden önce iyice düşünmesi, derin yerlerin var olduğu gerçeğini hiç bir zaman aklından çıkarmaması veya sıkıntı ve sorun başa gelmeden bertaraf edilmelidir.
Bu konu üzerinde önemle durulması için bizlere her zaman yol gösteren atasözlerimiz hiç bir zaman unutulmamalıdır. Bu atasözlerinde belirtilmek istenen en önemli kritik nokta; İnsanın yaşadığı süre içinde başına gelen her türlü olaydan veya musibetlerden çok büyük ders ve ödevler çıkarmalıdır. İşte bu nedenlerle atasözlerimizde gerçek olaylardan ders alınması gerekliliğini vurgulamaya çalışarak, insanları atalarımız veya büyüklerimiz her zaman uyarmaya ve dikkatli ve tedbirli davranmaya sevk etmektedirler. Bu doğrultu da; Büyük lokma ye ama büyük konuşma, Büyük başın büyük sorunu olur, Ayağını yorganına göre uzat, Olmaz olmaz deme, olmaz olmaz, Rüzgarlı havanın kuytusu, yağmurlu havanın uykusu vs. bizler için çok önemlidir. Böylelikle; bizlerin denize girmeden önce iyice düşünmesi, derin yerlerin var olduğu gerçeğini hiç bir zaman aklından çıkarmaması veya sıkıntı ve sorun başa gelmeden bertaraf edilmelidir.
Doğa da o kadar bol nimetler var ki, bunlar Nükleeri sollar da geçer.
Nükleer Enerji meselesinin tam manasıyla bilincinde olanlar, ortaya çıkabilecek bütün kötü ihtimallerin önlenmesine yardımcı olacaktır. En azından bu konuda toplumu tam olarak bilgilendirmeye çalışmalı ve hiç bir hesaba girmeden konunun oldukça tehlikeli bir boyutta olduğunu örneklerle açık, net olarak anlatmalıdır. Herhangi bir Doğal afetin ne zaman, nerede ve ne şekilde baş göstereceği hiç bir kimse tarafından bilinmediği için, böyle bir durum karşısında doğacak çok ağır yaralara sebep olmamalıdır.
Sen istediğin kadar en güvenli sistemleri uygulamaya çalış, maalesef doğanın karşısında bugüne kadar kimse duramamıştır. Bu konu da özellikle Dünya devi Japonya bile, maalesef çok acı tecrübeler yaşamıştır. Japonya da yaşanan Tsunami felaketi tüm Dünyada çok üzüntü ve kaygıya sebep olmuştur. Halen Japon halkının bu yöndeki acısı maalesef geçmemiştir. Çünkü; bu konuda çok ağır bir darbe yiyerek, o kadar da güvenlikli sisteme rağmen, ne acı ki bu kötü durumun sonuçlarına katlanmak zorunda kalmışlardır. Tüm bu nedenlerden dolayı böylesine sıkıntı verecek bir enerji sistemini kabul edip faaliyete geçirmek, gerçekten ilerisi için büyük kıyamet senaryosuna neden olur. Bu gibi felaketlerden büyük dersler çıkararak yapılmaması gereken şeylerde ısrar edilmemelidir.
Nükleer enerji yerine daha güvenli ve temiz olan enerjilerden faydalanmak her zaman daha mantıklı olacaktır. Örneğin rüzgar enerjisinden faydalanmak ne kadar güzel bir durumdur. Dahası Su enerjisi ve Güneş enerjisi gibi daha bir çok doğal enerji türlerinden faydalanmak hem toplum hem de çevre açısından çok daha güvenli yoldur.
Efendim ne imiş; Nükleer enerjiyi gelişmiş Ülkeler kullanıyormuş, biz niye kullanmıyormuşuz. Eğer Nükleer enerji ile zengin olunacaksa bırakın; fakir kalalım daha iyidir.
Nükleer enerjiye harcanan paranın yarısı ile daha iyi işler çıkarılabileceği de hiç bir zaman göz ardı edilmemelidir. Çünkü Nükleer enerji için gereken atom veya elementlerin ( Zenginleştirilmiş Uranyum ) çok pahalı ve tehlikeli olduğu çok aşikardır. Tüm bu nedenlerden ötürü yapılması gereken tek şey vardır. O da içine düşülmüş olan bu hatadan ivedilikle vazgeçmeli ve yerine temiz enerji kaynaklarından özellikle faydalanmaya çalışılmalıdır.
( kadirdeveci78@gmail.com)
13 Mayıs 2015 Çarşamba
12 Mayıs 2015 Salı
AZ SÖYLE, ÇOK DİNLE
Bir söze bakarım söz mü diye, bir de adama bakarım adam mı diye. Adam adamlığından hiç bir şey kaybetmez, Sessizliğini koruduğu veya muhafaza ettiği müddet içerisinde. Adamın hası duruşundan, konuşmasından, dinlemesinden, sakinliğinden, dinginliğinden anlaşılır.
Söz gümüş ise sükut altındır sözü ne güzel de insanlar için söylenmiş önemli öğütlerdir. Yani bir insan; bulunduğu her yerde, her ortamda konuşma esnasında iyi bir dinleyici dirayetinde olmalıdır. Sükut etmek yani sessiz kalmak ne güzel bir haslettir. Sükut eden veya sessiz kalmayı tercih eden, hayatta genelde çok başarılı olmuştur. Olmaya da her zaman devam edecektir.
Sükutun veya sessizliğin en önemli temsilcisi ise muhakkak ki sabırdır. Sabır ile koruk helva olur gerçeğini hiç bir zaman akıldan çıkarılmamalıdır. Sabreden derviş muradına ermiş sözü ne kadar da doğru söylenmiştir. Çünkü sabır edenler her zaman kazanmışlardır. Yani muratlarına veya dileklerine nail olma başarısı göstermiştir.
Bazı insanlar güzel konuşuyor olabilir. İşte o zaman güzel konuşanları da dinlemek baş tacı etmek marifete tabi bir hareket olacaktır. Dinleme yönü zayıf olanlar da muhakkak her zaman vardır ve var olmaya devam edecektir. Dinlemek ise; öğrenmek isteyene çare sürekli olmuştur.
Yerinde ve zamanında doğru söz söylemek, sözü veya lafı gediğine oturtmak karşımızdakilerin veya bizi can kulağı ile dinleyenlerin dikkatini oldukça çeker. Bunun aksine gereğinden fazla konuşmak ve aşırıya kaçmak da karşıda bulunanların dikkatlerini dağıtır ve toplantı veya oturumdan sıkılmalarına neden olabilir.
Tüm bu nedenlerden dolayı hatip yani topluluğa hitap eden konuşmacı gereksiz aşırılıklardan kaçarak toplantıyı daha da uygun hale getirebilir. Bunu sağlayacak olan kendisidir. Çünkü orkestra şefi gibi ortamın havasını çok iyi ayarlamalıdır. Tempoyu gerektirdiğinde artırmalı gerektiğinde azaltarak ortamı veya havayı yumuşatmalıdır.
(kadirdeveci78@gmail.com)
11 Mayıs 2015 Pazartesi
ANNELER GÜNÜ HER GÜN OLMALIDIR
Ana gibi yar Bağdat gibi diyar olmazmış. Ana demek can demek, ana demek kan demektir. ANA; yeryüzündeki en büyük vefa ve sadakat örneğidir.
Buyrulduğu üzere Cennet anaların ayakları altındadır, sözü tüm insanlık için çok öğüt vericidir. Analar, canlar; tüm insanlığın baş tacı, gönül ilacı, her derdin en önemli yardımcısı olmuşlardır.
Ana; Hayatı öğrenmenin, yapılacak tüm hata, kusur ve noksanlardan kurtulma merkezidir. Ağlarsa anam ağlar, başkası yalan ağlar sözü ne kadar önemle vurgulanarak söylenmiştir. Bu önemli sözlere ek olarak şu önemli sözler her zaman bizlere duygusal yönden fayda sağlamışlardır. Bunlar; Cennet annelerin ayakları altındadır. Anne gibi yar olmaz. En güzel yüz annemin yüzü, en güzel söz annemin sözü. Ana hakkı, HAK hakkıdır. Ana kızına taht kurmuş, baht kuramamış. Ana sevgisi bütün sevgilerin kaynağıdır. Analık, kadının en büyük şerefidir. Anamın ekmeğine kuru, ayranına duru demem. Ananın bastığı yavru incinmez. Ananın bastığı yavru incinmez. Ananın kötü kızı olmaz, kaynananın da iyi gelini. Kuzguna yavrusu anka görünür vs. diye sayabiliriz.
Bir çocuğun dünyaya gelmesi ve büyüyüp gelişmesi, okuması, hayatta iş, güç sahibi olması ananın desteği ve yardımı ile olmaktadır. Evladı düştüğünde ayağa kaldıran, ağladığında göz yaşını silen, terlediğinde terini silen, onun için dağları ve taşları yerinden oynatan yine her zaman ana olmuştur.
Her canlı için ana çok değerlidir.
Tüm canlılar yavrularını bağırlarına basarak ona yapılacak her türlü saldırıyı veya tehlikeyi önlemede adeta cengaver kesilirler. Gerektiğinde yavrusu için canını hiçe sayarak, gözünü budaktan esirgemeden veya gözünü hiç kırpmadan düşmanının üzerine atılırlar. Analar her zaman, her yerde toplumun baş tacı olmaya devam etmiş ve bu durum sürekli böyle devam edecektir. Tabii özellikle bu konuda hem birey olarak hem de toplum olarak hepimize düşen bir çok görev vardır.
Ailenin veya toplumun vazgeçilmez gerçeği olan analarımızı her zaman hak ettikleri şekilde yaşamalarını sağlamak için var gücümüzle gayret etmeliyiz. Onların her anlarında, yani hem orta yaşlarda hem de yaşlandıklarında kesinlikle ilgi ve alakadan vazgeçmemeliyiz.
(kadirdeveci78@gmail.com)
8 Mayıs 2015 Cuma
4 Mayıs 2015 Pazartesi
YAŞAMAK GÜZELDİR
Yaşam; bir su gibi durmadan akıp giden bir nehre benzer. Bu nehir ki; içinde bir çok şeyi barındırmasının yanında, üzerinde bulunanları da sürükleyip uzaklara götürmekte çok başarılıdır.
Hepsinden önemlisi de; bu giden veya taşınan maddeler maalesef ki; geri dönüş hayalini kaybetmiştir. Hayatta işte tıpkı nehir gibidir. Kaybedilen veya kaçırılan ne varsa, mazinin serin sularında kaybolup gitmiştir.
Hayatta ne olursa olsun sürekli ileriye bakmak, geleceği düşünmek, gelecek için plan ve programlar yapmak insana çok büyük avantajlar sağlar. Geçmişe takılıp kalmamak, geçmişe büyük bir sünger çekmek gelecek adına önem kazanır.
Giden gitti artık, sen gelene bak sözü de bu yönden çok dikkat çekicidir.
Yaşam gerçekten de çok büyük sırlara mazhar olmuş, her an, her gün insana çok değişik keşiflere vakıf olma şansı vermeye devam etmektedir.
Bu keşifler içerisinde en önemli olanı; tabii ki de doğa vaya tabiat olaylarıdır. Doğa olayları; insanlara bir çok güzelliği bir arada yaşatmaya mucizevi şekilde devam eder. Bir bakmışsın ki lapa lapa kar yağmış, daha sonra kıpkızıl bir güneş; dünayayı evreni sımsıcacık şekilde ısıtma moduna geçmiştir. İşte düşünen ve inanan tüm insanlar için bunlarda çok büyük ibretler vardır. Bu ibretleri dikkati nazara alarak hareket etmeli ve dünyamızı ve geleceğimizi zor durumlardan kurtarmalıyız.
(kadirdeveci78@gmail.com)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)