29 Ağustos 2014 Cuma

HER ŞEYİN BAŞI SAĞLIK

"Halk için de muteber bir nesne yok devlet gibi, olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi" diyen Muhteşem Süleyman, Yani Kanuni Sultan Süleyman bu müthiş sözünü, hayatımıza ve her anımıza tabiri caizse ruhumuza işletmiştir. Bu söze katılmamak, bu sözü reddetmek ise, büyük bir cehalettir. Gerçekten insanın sağlığı çok ama çok önemlidir. Her şeyden çok ama çok öncelik arz eder. Bundan dolayıdır ki her şeyin başı kesinlikle ama kesinlikle sağlıktır. Bu bir kanun, bir buyruk ve bir emri mutlaktır.  

İnsan elindeki bu müthiş nimetin kadrini ve kıymetini çok iyi bilip, ona göre davranmalıdır. Öncelikle kendi kendimize doktorluk etmeli ve ona göre hareket etmeliyiz. İlk başta; baştan ayağa kendi vücudumuzu kontrol altında tutmalı, zararlı şeylere karşı kesinlikle savunma araçları kullanmalıyız. Vücudu kesinlikle savunmasız bırakmamalıyız. Öncelikle çok sağlıklı beslenmeli ve yediklerimize, içtiklerimize özen ve ihtimam göstermeliyiz. Fazla aşırılıktan kaçınmalı, vücut için fayda sağlayacak besinleri, her gün tüketmeye çalışmalıyız. Peki bu besinler nelerdir. Bunlar genelde sağlıklı meyve ve sebzelerdir. Günlük muhakkak özellikle kış aylarında, C vitamini içeren portakal ve benzeri türlerinden tüketmeliyiz. Örneğin; sabahları taze sıkılmış portakal suyu veya benzeri meyve suları içmeliyiz. Bunun yanında havuç suyunu da tüketmeye gayret etmeliyiz. Ayrıca Kalsiyum içeren yiyecek ve içeceklere de önem vererek, kemiklerin devamlı güçlü olmasını sağlamalıyız. Bu konuda özellikle süt, yoğurt, yumurta, peynir vs. çok önemlidir. Aşırı yağlı, tuzlu, kalorisi ağır besinlerden genelde uzak durmaya gayret göstermeliyiz. Özellikle tuzu hayatımızdan çıkarmaya çalışmalıyız. Kolesterol seviyesine muhakkak çok ama çok dikkat etmeli ve sürekli spor yapmaya çalışmalıyız. Obeziteye karşıda sürekli tetikte olmalı ve doktorların tavsiye ve telkinlerine uymalıyız. Günde en az 30 dakika yürümeli veya spor faaliyetlerine katılmalıyız. Bunları da yapamıyorsak, özel koşu bantlarında veya buna benzer aletlerle spor çalışmalarını sürdürmeliyiz. Bunların dışında, parklarda veya yaşam boyu spor merkezlerinde de bu çalışmaları yaparak, kendimizin ve sağlığımızın iyi olmasına gayret etmeliyiz. 

Her şeyin başı sağlık; Aşkın başı, Meşkin başı, Sevginin başı, Huzurun başı, İşin ve gücün başı, Eğlencenin başı, velhasıl akla ne gelirse gelsin, bunların hepsinin başı sağlıktır. Sağlık var her şey var, Sağlık yok hiç bir şey yok. Hayatta mutlu olmak ve huzurlu yaşamak istiyorsak sağlıklı ve güçlü olmaya her zaman azami gayret göstermeliyiz.

(kadirdeveci78@gmail.com)

28 Ağustos 2014 Perşembe

ANNE SÜTÜ VE DİĞERLERİ

Anne sütü besin değeri en yüksek olan, özellikle memeli hayvanlarda ve insanlarda yeni doğan yavruların, en vazgeçilmez besinidir. Bu besin veya gıda, gerçekten insanlar ve diğer canlılar için, bir yavrunun büyümesi ile gelişmesinde çok önemli rol oynar. Örneğin bir insan yavrusunun belli bir döneme kadar, anne sütü ile beslenmesi ve diğer faydalı besinleri tüketmesi gerekir. Bu şekilde yavru gereken tüm vitaminleri ve daha bir çok besin değeri yüksek gıdaları almış olmakla, büyüme ve gelişme sağlanmış olur. Büyüme ve Gelişmede özellikle; büyüme hormonun çok etkin rol oynadığını unutmamalı ve bu hormonun çalışmasını sağlayan besinleri ve vitaminleri almalıyız. Gerekirse hekim kontrolünde, gerekli tetkik ve analizlere göre de, büyüme hormonunun çalışmasını engelleyen sebepleri ortadan kaldırabiliriz. Bu sayede büyümenin önündeki en büyük engeli de bertaraf etmiş oluruz. 

Peki Anne sütü nasıl oluşur. Ne gibi bir süreçten geçer. Şöyle ki; anne sütü bir yavrunun dünyaya gelmesiyle birlikte, annenin göğüslerine gerçekten mucizevi bir şekilde süt gelmesiyle bu süreç başlar. İşte bu gerçekten çok büyük bir nimettir. Bu bahşedilen nimet anne için çok önem arz eder. İnsana öyle bir sistem verilmiştir ki, gerçekten insan bu duruma çok şaşırır. Gerçekten düşünen ve idrak eden bir insan için bundan çok dersler çıkarılması gerekir. Anne sütü; çocuğun bağışıklık sisteminin gelişmesinde, sağlıklı olmasında ve dişleri ile vücudun dirençli olmasında çok büyük faydaları vardır. Anne sütü emen bir çocuk ile anne sütü emmeyen çocuk arasında her yönden fark vardır. Anne sütü emmemiş bir çocuk çoğu yönden zayıf kalmıştır. Ama günümüzde anne sütü değerinde devam sütleri bulunmaktadır. Yine de bunlarda yeterince anne sütü kadar değerli değillerdir. Çünkü son günlerin en fazla gündemde olan konusu, GDO'lu yiyecekler olması münasebetiyle, artık tüm alınan yiyecek ve içeceklerden şüphe edilmektedir. Bu yüzden Anne sütünün doğallığı ve çok mükemmel bir değerde olması, gerçekten yeni doğan yavrular için çok daha fazla önem ve ihtiyat arz eder. Genel bir araştırmaya göre de bu devam sütlerinden memnun olanlarda var sayılır. Bu konu üzerinde gerçekten çok ciddi duran firmalar da yok değildir. Bunların da hakkını vermek gerekir. 

Sonuçta işini doğru yapan herkesin yanında olmak gerekir. Bunun yanında bazı annelerin değişik nedenlerden dolayı sütlerinin olmaması yüzünden eskiden beri süre gelen süt anneye çocuğun beslenmesi için verilmesi de bir yöntemdir. Bu sayede çocuğun durumu her yönü ile korunmuş olmaktadır. O yüzden bazı çocukların süt anneleri olmak gerçekten çok değerlidir. Bu süt anneler; çocuğu kendi evlatları gibi bağırlarına basarak, ona gerekli beslenmeyi sağlamış olurlar. Onların bu hayat yolundaki en önemli temel besini veya gıdayı almalarına büyük katkı sağlarlar. Ve bu şekliyle de, çocuğun gelişiminde çok ama çok önemli bir rol oynarlar. Birde diğer sütlerimiz vardır. Bunlarda çocuğun büyüme ve gelişiminde önemli rol oynarlar.Bunlar İnek sütü ve keçi sütüdür. İkisi de faydalı sütlerimiz-dendir. Bunların yanında bir önemli süt de Eşek sütü bulunmaktadır. Gerçekten araştırmalar eşek sütünün de çok faydalı olduğunu ortaya çıkarmıştır. Bunların içerisinde; insanların en fazla tercih ettiği süt, tabii ki inek sütüdür. İnek sütünü anneler; ya köylerden hazır halde, ya da marketlerden, büyük ve önemli firmaların ürettiği sütlerden almaktadırlar. Ama genelde hazır halde olanlar, yani inekten sağılıp alınanlar, daha faydalı olduğu belirtilmektedir.

(kadirdeveci78@gmail.com)

27 Ağustos 2014 Çarşamba

BEYİN

Beyin; İnsanın baş kısmına, kafatasının içerisine muazzam bir şekilde yerleştirilmiştir. Şekli ise; bir damar yumağını anımsatır. Şekli gerçekten çok güzeldir. Her yeri çok önemli özellikler barındırır. Beyni biyolojik açıdan incelediğimizde; gerçekten çok harika bir yapı çıkar karşımıza. Bu yapı; vücutla uyumlu bir şekilde çalışarak, tüm vücut sisteminin kontrolünü ve koordinesini sağlar. 

Beyin vücudun merkezidir. Örnek verecek olursak; Büyük bir şirketin yönetim kurulu başkanı gibidir. Beynin sınırları yoktur. Eğer, bir insan beynini gerçek manasıyla kullanabilirse çok ama çok şeyler kazanır. Ama insanların çoğu beynin çok az bir kısmını kullanmakta ve diğer kısmı ise kullanılmamaktadır. Örneğin Eınsteın bile beynin çok az kısmını kullandığı halde kendisi her zaman üstün zekalı olarak bilinir. O yüzden biz insanlarda beynimizi tam anlamıyla kullanmalıyız. O zaman çok müthiş sonuçlar almaya başlarız. 

İşte düşünen bir insan için bundan alınacak bir çok dersler vardır. Beyni yorucu veya zararlı şeylerden korumalı ve onu korumak için gereken tüm önlemleri almalıyız. Bize bahşedilen bu nimeti, tam anlamıyla en iyi şekilde değerlendirerek yaşama devam etmeliyiz. Son yıllarda beyin üzerine çalışmalar hızlı bir şekilde artmıştır. Tıp bu yönde çok ilerlemiştir. Beyin cerrahisi son derece ileri bir seviyeye ulaşmıştır. Tabii bu ilerlemelerde teknoloji ve bilimin de katkısı muhakkak çoktur. Gelişen ve yenilenen tıbbi cihazlar bizler için gerçekten daha iyi sonuçlar alınmasına ve tedavi yöntemlerinin hızlanmasına vesile olmuştur. 

Beyin; insanoğluna bahşedilen en büyük nimetlerdendir. Bu nimetin kadrini kıymetini, iyi bilip ona göre davranmak gerekir. Yüceler Yücesi ALLAH'IMIZLA; biz insanoğluna o kadar muhteşem şeyler bahşetmiştir ki; bunların sayısı ve sonu belli sizdir. O kadar ki; yer gök onun nimetlerinin bolluğu ve muhteşemliği ile dolup taşmaktadır. 

Bir insan, her zaman şükür etmeyi kendine vird edinmeli ve hayatında şükrü her zaman faal halde bulundurmalıdır. İşte insana bir lütuf olarak verilmiş olan beyinde, çok devasa bir yapıya sahip olup, o kadar çok özelliğe sahiptir ki; iç ve dış yapısı ile adeta bir kozmik oda vazifesi görür. Bu kozmik oda öyle bir sistem halinde çalışır ki, bu sistemi çözebilen bilim adamı ve tıp doktorları çok ama çok azdır. Ve bu muhteşem kozmik oda karşısında, tüm dünya ve bilim gerçekten acze düşmüş durumdadır. Bu aczin tek ama tek bir açıklaması olabilir. O da Yüce Yaradanımız ve bizi yoktan var eden Tek ve bir ALLAHIMIZIN kelimelere ve sözlere sığmayan, eşsiz kudretinin ve muhteşem gücünün tecellisidir. Bu güç ve kudret gerçekten biz insanlığa öyle bir yapı ihsan etmiştir ki; bu yapı son derece çok ama çok üstün bir zekanın veya dehanın ürünü olduğu ve Yüce Yaradandan başka hiç kimsenin bilmediği bir bilimle, yani YÜCE ALLAH'IMIZIN ilmi ve bilimi ile insana verilmiştir. Öyle ki Yüce ALLAH'IMIZ; eşsiz ve sonsuz bir kudret,yaratma ve yoktan var etme salahiyetine sahiptir. Bu da YALNIZ YÜCELER YÜCESİ, YÜCE YARADAN, ŞANI BÜYÜK ALLAHÜ TEALAYA AİTTİR. 

Gerçekten de bir insanın vücudu veya beyni tam anlamıyla incelendiğinde ALLAHÜ TEALANIN eşsiz ve sonsuz güç ve kudreti ile muazzam bir şaheseri, nasıl meydana getirdiğini ortaya çıkarmıştır. Evet düşünen ve aklı yerinde bir insanın bundan çok ibret alması ve gece gündüz durmadan ağlaması bile yetersiz kalacaktır. Ne büyüksün YÜCE ALLAHIM. Senin Şanın Ne YÜCEDİR. Sana tüm kalbimiz ve beynimizle tam inandık ve iman ettik. Senin için başımız secdede. Bu muhteşem eserlerini her zaman hakkıyla korumayı bizlere nasip ve muzaffer eyle....AMİN...AMİN...AMİN...

(kadirdeveci78@gmail.com)

19 Ağustos 2014 Salı

GELECEK

Gelecek; dünyada yaşayan tüm insanlar için çok önem arz eden bir konudur. Bir insan ana rahmine düştüğü andan itibaren geleceği için planlamalar yapılmaya başlanır. Bu planlar öncelikle anne ve baba ile başlar. Bir anne veya baba doğacak olan çocuğun öncelikle bakımı ve diğer her türlü işleriyle mümkün mertebe titizlikle ilgilenmeye gayret gösterir. 

Öncelikle doğacak çocuk için ne isim konulacağı ve buna benzer daha bir çok iş ve işlemler ortaya çıkar. Artık; çocuğun dünyayaya gelmesiyle birlikte, çocuğun geleceği ile ilgili planlama safhası başlamış olur. Örneğin bu çocuk ne yer, ne içer ve kendisine ne tür bir bakım gerekir. A dan Z ye her türlü bakımı ve sağlığı için çalışmalar başlamış olur. Yavaş yavaş çocuk anne ve babanın kontrolünde hayata ve gelecek yaşamlara doğru adımını atar. 

Bir çocuk 5 veya 6 yaşlarında artık bazı şeyleri daha iyi anlamaya ve öğrenmeye başlar. Bu safhada anne ve babalar çocuklarının gelişimi için öncelikle kendileri doğruyu, yanlışı ve her türlü olumlu, olumsuz olabilecek şeyleri çocuğuna öğretmeye ve onu çok iyi bir şekilde eğitmeye çalışır. Daha sonra çocuğun iyi bir geleceğe sahip olabilmesi için ana okuluna veya okul öncesi eğitim veren kurumlara gönderme işlemi başlar. Burada amaç çocuğun daha iyi bir geleceğe sahip olabilmesini sağlamaktır. 

Okul öncesi eğitim veren kurumlarda çocuk; öğretmenlerinin kendisine çok iyi bir eğitim ve öğretim sağlamasıyla yeni başlangıçlara yelken açmış olur. Bu şekilde çocuk artık geleceğe emin adımlarla yürümeye başlamış olur. Burada kesinlikle unutulmaması gereken; anne ile babanın bu eğitim ve öğrenim de çocukla birlikte hareket etmesi,ona tam manasıyla destek olması, yeni şeyleri ona öğretmesi veya öğrenimine yardımcı olması gerekir.Çocuğun büyüme ve gelişim evrelerinde artık çocukta bazı şeyler, bazı yetenekler ve çocuğun eğilim gösterdiği yönler ortaya çıkmaya başlar. Burada çocuğun baskı altında tutulması ve kendisini rahatsız edecek şeylerden uzak tutarak daha doğrusu rahat bırakarak özgür iradesi ile neye karşı bir yönelimi olduğu veya neyi daha iyi yapma,öğrenme eğiliminde bulunduğu nazari dikkate alınması gerekir.

Bu gelişmeler doğrultusunda artık çocuk normal öğrenim için okula gitme seviyesine gelmiş olur. Burada ailelerin dikkat etmesi gereken konu; çocuğun eğitimine nasıl ve ne yönde daha iyi bir katkı sağlanabilir sorusuna çok iyi cevap verebilmesi gerekir. Bu hal üzerine çocuklarını kendilerine ve eğitim müfredatına uygun eğitim kurumlarına ( özel veya devlet okulları) gönderek çocuğun geleceğine yönelik ilk önemli resmi adım atılmış olur. Bu atılan adımla birlikte çocuk artık gelecek için hayata daha gerçekçi bir şekilde bakmaya başlar. Yavaş yavaş taşlar artık yerine oturmaya başlamış olur. Tabii bizim ülkemizde sürekli bir eğitim ve öğretim değişikler veya ameliyatlar geçirmektedir. Bu nedenle geleceğe hazırlanmakta o kadar kolay olmamaktadır. 

Biz burada günümüzdeki eğitim ve öğretim sistemini baz alarak hareket etmeye çalışacağız. Şu anki müfredata göre bir çocuk 4+4+4 sistemine göre bir eğitime tabi tutulmaktadır. Eğitim ve öğretime başlayan bir çocuk öncelikle 4 yıllık olan temel eğitimini tamamlamak zorundadır. Bu temel eğitim gerçekten hem aile hem de çocuk için çok önemlidir. Çünkü burada bir çocuğun geleceğinin temelleri atılmaya başlanıyor. Bu temel ne kadar çok sağlam atılırsa geleceğe de o kadar sağlam bakılır. Bunun sonrasında ise çocuk orta öğrenimi ile liseyi bitirmiş olur. Bu eğitim döneminde öğrenci ailesinin de desteği ile ya dershaneye, ya da özel hoca nezaretinde eğitimini daha da güçlendirmeye ve geleceğe daha iyi hazırlanmaya çalışır.Bu haliyle çocuk artık üniversiteye gidecek seviyeye ulaşır ve daha sonra üniversite sınavlarına girerek iyi bir bölüm veya kendine uygun seçenekle üniversite hayatına başlar ve en güzel şekliyle bu dönemide tamamlar. Böylelikle çocuk, gelecekte hayalini kurduğu emeline ulaşmış olur. Bu seviyede bir insan ya akademik kariyer yapmaya çalışır veya meslek hayatına giriş yapar. 

Ve sonuçta geleceğini teminat altına almış olmakla, diğer ne kadar yapılması gereken işleri varsa hepsi ile birlikte hayat yolculuğunu devam ettirir. Ne mutlu geleceğini sağlam temeller üzerine inşaa edip hayatta mutlu olabilenlere. Ve nice güzel yarınlara.....

(kadirdeveci78@gmail.com)

5 Ağustos 2014 Salı

ÖSYM

ÖSYM Türkiye de uzun yıllar öğrencilerin üniversiteye giriş sınavını ve onların akademik olarak kariyer yapabilmesi için gerekli olan ALES gibi daha birçok sınavı yapan merkezi Ankara da bulunan çok önemli bir kuruluştur. Öğrenci Seçme Yerleştirme Merkezi olarak bilinir. Bu kurumun başında bir başkan bulunur. İlk kurulduğu yıllarda bazı isim değişiklikleri tabii ki  olmuştur. Artık; günümüzde ÖSYM olarak varlığını devam ettirmektedir.

Bu kurumun destekleyenleri olduğu gibi, bu kurumu protesto edenler de vardır. Ama yine de her şeye rağmen dimdik ayakta durmaktadır. Peki bu kuruma neden ihtiyaç duyulmuştur. Öncelikle bu sorunun cevabına yanıt aramalıyız. İlk, Orta ve Lise tahsilini yapan bir öğrenci, kendisinin ilerde, bir mesleğe sahip olabilmesi ve tabii ki akademik kariyer yapabilmesi için, üniversiteye gitmesi gerekir. Tüm bunları gerçekleştirmek isteyen bir kişinin yapması gerekende, bu konularda büyük söz sahibi olan ÖSYM'nin yaptığı sınavlara girmesi şarttır. 

Bir öğrencinin büyük ideallerini gerçekleştirmesinin yolu öncelikle üniversite sınavlarına hazırlanarak daha sonra gireceği sınavlardan en yüksek puanı alması ve hayallerini süsleyen üniversiteye gitmesidir. Burada bir öğrencinin bir yıl boyunca, tüm sosyal yaşantısından fedakarlık ederek, sıkı bir üniversiteye hazırlık evresi geçirdiği gerçeği de unutulmamalıdır. 

Sonuç olarak üniversitede iyi bir bölüme yerleşen öğrenci, artık üniversitenin şartlarına göre belirli bir süre eğitimini devam ettirir. Daha sonra öğrenci zor şartlar altında Üniversite eğitimini tamamlamış olur. Bundan sonrası artık öğrencinin eğer bitirdiği bölümden mesleğe atılmak istiyorsa, ya özel sektöre, ya da kamu sektöründe bir işe yerleşmesi gerekir. Burada öğrenci kamu sektörüne yerleşmek istiyorsa, KPSS adlı ÖSYM'nin yaptığı sınava girmesi kendisi için yeterli puan alması ve puanına göre de tercihlerini yaparak, ÖSYM'nin yerleştirme sonuçlarını açıklamasını beklemesi gerekir.ÖSYM sonuçları açıkladığında öğrenci internetten ÖSYM'nin sayfasına girerek yerleştirme sonuçlarını öğrenebilir. 

Eğer bir bölüme yerleşmişse yerleştirildiği kurumun gerekli gördüğü kayıt evraklarını hazırlayarak, yerleştiği kuruma giderek işe başlama yapılmış olur. Eğer öğrenci üniversite hayatına devam etmek isterse yani akademik kariyer yapmak isterse; Bölümü üzerine ALES, KPDS ve ÜDS gibi gerekli görülen sınavlara girer.Bu sınavların hepsini ÖSYM'nin kendisi yapar. 

Bu sınavların bazıları, ilk günkü durumuna göre isim değişikliği veya içerik değişikliğine uğramıştır. Örneğin 1980'li yıllar ve sonralarında Üniversiteye girmek için öğrenci, önce ÖSS sınavına girer ve belli bir barajı aştıktan sonra diğer sınav olan ÖYS sınavına girmekteydi. Tabii dediğimiz gibi bu sınavlar sürekli değişikliğe uğramış ve günümüzdeki en son şeklini almıştır. 

Sonuç olarak ÖSYM; ülkemizde sınavların adil olarak yapılması, sınava giren her adayın ister fakir, ister zengin olsun, hiç kimseyi ayırt etmeyerek, insanların eşit koşul ve şartlarda yarışmaları sonucunda,başarılı olanların en iyi puanı alması ile çok iyi yerlere gelmesinde çok önemli bir kurumdur. 

Bu kurum yaptığı sınav sonucunda başarılı olanların mevki, makam sahibi olmalarında gerçekten çok önemli ama çok önemli rol oynamış çok özel güzide bir yerdir. Ne kadar eleştirilirse eleştirilsin, bu gerçek gün gibi ortadadır. O yüzden, ÖSYM her zaman insanların hakkıyla bir yerlere gelmesine vesile olmuş ve olmaya da devam edecektir. Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Herkesin hatası kusuru olabilir. Önemli olan o hata ve kusurdan dönmektir. Bu olanlardan çok iyi dersler alıp, hayata daha sıkı sarılmak bir görevdir. Öncelikle, insan; oturup,düşünerek, kendini güzelce bir hesaba çekecek, sınavlara iyi hazırlanıp hazırlanmadığını, eğer iyi hazırlanırsa, çok iyi puanlar alıp, en iyi yerlere yerleşmesine kimsenin engel olamayacağını çok iyi bilmesi gerekir. Yiğidi öldür, hakkını yeme, tabiri çok yerinde olmakla beraber, bizler için yapılacak tek şey vardır. 

O da HER ZAMAN ÇOK ÇALIŞMAK, ÇOK ÇALIŞMAK, ÇOK ÇALIŞMAK.
HAYATIN BAŞARILARLA, HER ZAMAN DOLU DOLU GEÇMESİ DİLEĞİYLE.......

(kadirdeveci78@gmail.com)

KLİMA

Klima; Teknolojinin harika meyvelerinden en güzel olanlarından biridir. İnsanların ihtiyaçlarından ortaya çıkan önemli bir yeniliktir. Bilindiği üzere; dünya üzerindeki milyarlarca insan, çeşitli bölgelere göre ayrılmış ve kendilerine göre yaptıkları ev ve hanelerde yaşamaktadırlar. Bu yaşanan yerler, bölgesine göre; Kimisi soğuk bölgeler, kimisi de sıcak bölgelerdir. İşte bu noktada Klima; hem sıcak, hemde soğuk bölgelerde yaşayan insanlar için üretilmiş dehasa bir alettir.Öncelikle sıcak bölgelerde yaşayan insanları ele aldığımız vakit; insanlar ilk başlarda, sıcaklara karşı, çeşitli koruyucu yöntemler ve serinleme etkisi gösteren icatlar yapmışlardır. Fakat, bunlarda zamanla, aşama aşama ilerleme göstermişlerdir. 

Sonuç olarak; klimanın üretilmesi ile diğer tüm yöntemler önemini ve etkisini yitirmiştir. Klima gerçekten derinlemesine incelendiğinde; ne kadar sistemli bir ürün olduğu muhakkak görülecektir. Bu ürünün son dönemde, hayatımıza ne kadar hızlı girdiği, en iyi şekilde örnekleri ile görülmektedir. Ayrıca; klima çeşitleri de, çok ama çok artmıştır. Daha doğrusu, zaman geçtikçe daha yenilik veya teknoloji içeren klimalar piyasaya sürülmektedir. Ülkemizde klima üreticisi birçok yerli firma bulunmaktadır. Bunların en önemlileri; Vestel, Arçelik, Beko, Profilo, Bosch, Samsung...gibi. Bunların dışında da daha birçok yerli ve yabancı klima üreten firmalar bulunmaktadır. Klima üreten firmalar, artık kendi aralarında, kim nasıl, daha iyi klima üretir, yarışına girmişlerdir. En süper teknolojiye göre üretilen bir çok klima, piyasalarımızda mevcut olup, insanlar durumlarına veya bütçesine göre, bunların en güzel olanlarını, evlerine veya iş yerlerine monte ettirmektedirler. 

Her üründe olduğu gibi, klimada da Sağlık açısından dikkat edilmesi gereken, bazı önemli noktalar vardır. Bazı hastalıklara karşı, çok ama çok dikkat edilmesi gerekir. Özellikle terli terli klimanın önünde durulmaması ve çeşitli hastalıklara yol açan bazı bakteriler nedeniyle klimanın filtrelerinin muhakkak ama muhakkak temiz tutulması gerekir. Klimanın yol açtığı hastalığa, günümüzdeki en yaygın olanını örnek olarak gösterecek olursak,bu LEJYONER diye bilinen hastalıktır. Bu hastalıktan en güzel korunma şekli ise özellikle klimaların filtreleri ile ilgilidir. Yani filtreleri çok iyi temizletmek veya temizlemek gerekir. Birde özellikle; klimalı ortamlarda fazla durmamaya,hele hele terli isek daha da itina göstermeliyiz. 

Sonuç olarak; klima gerçekten insanlık için mucizevi bir icattır. Ancak bu elimizdeki nimetin kıymetini iyi bilmek ve ona göre davranmak gerekir. Biz burada genellikle klimanın sıcak ortamlardaki durumlarından bahsetmeye çalıştık ama soğuk ortamlarda da klimanın kendine özgü birçok durumu mevcuttur. Burada dikkat edilmesi gereken klimayı soğuk ortama göre ayarlamaktır. Bilindiği gibi; klima hem sıcak hem de soğuk ortamlar için dizayn edilmiştir. Klimanın çalıştırılmasında, uzaktan kumanda devresi mevcut olmakla birlikte, buradan istediğin şekilde ayar yapılabilmektedir. Isı derecesine göre, ayarını manuel veya otomatik şekilde düzenleyebiliriz. Özellikle camii gibi büyük yerler için ise daha büyük ve geniş kapasiteli olarak üretilen klimalar da mevcuttur. Burada unutulmaması gereken en önemli nokta; bu klimalarımızın, normal bakım peryotlarına, özellikle ama özellikle dikkat edilmesi gerektiğidir. Bilim ve teknoloji insanın her zaman yanında, bunu en güzel şekliyle hayatımıza ve yaşantımıza uygulamak insanın ELLERİNDE.Ey insan aç gözünü ufka bak. Ufukta ne güzel şeyler var....

(kadirdeveci78@gmail.com)

1 Ağustos 2014 Cuma

HER İNSAN ZENGİN OLMAK HAYALİ İLE YAŞAR

Zenginlik bir yaşam biçimidir. Doğuştan veya sonradan gelen bir büyük nimettir. Doğuştan derken şu kasıt olmaktadır. Anne, baba veya dede (akraba) yolu ile gelebilen zenginliktir. 

Herkes zengin olmaz. Zengin doğulur denir ama ne kadar doğru olduğu tartışılır. Bir de özellikle ALLAH dilediğine zenginliği verir Diye güzel bir güzel söz vardır. Bu tartışmalar sonunda şu neticeye ulaşılabilir. Zengin olmanın bir çok değişik yol ve yöntemi vardır. Bunlardan biri de bir şekilde birilerinin yardım ve desteği ile veya gayri resmi yollardan zengin olunur. Ancak; bu zenginlik gelip geçici bir zenginliktir. Neden dersek; şu şekilde izah edilebilir. Bir insan belirli bir ömür salahiyetine sahiptir. Yani sayılı bir zaman diliminde yaşar. 

Nihayetinde bu zamanı nasıl geçirdiğin çok önemlidir. O yüzden mutlu olmayı ve zamanı dolu dolu faydalı şekilde yaşamak gerekir. Zengin bir insan madden ve manen birçok şeyden sorumludur. Bunları ele almaya çalıştığımızda; şöyle sonuçlara ulaşılabilir. 

Zengin bir kişi madden bir çok sorumluluk altında bulunmaktadır. Bu sorumluluklarının başında parasını doğru ve uygun yerlerde harcayıp uygun yerlere kanalize edip hayırlı neticelere ulaşmalıdır. Özellikle eşine, çoluk, çocuğuna ve en yakın akrabaları ile çevresine bir çok katkı sağlaması elzemdir. Bundan daha tabii bir şey beklemekte yanlış olur. Anlaşılması gereken durum bu yaşamında paylaşmayı bilmek ve ona göre davranış sergilemek gerekir. 

Manevi sorumluluklarının başında ise dinen yapılması gerekli olan işlemleri yapmak şarttır. Bunlar Zekat vermek,fitre ve sadaka vermek en önemlileridir. Dinen İslama inanmış bir kimse bu elindeki zenginliğin ne şekilde kullanıldığının hesabını yarın ahirette sorulacağını ve karşılığında ne tür bir muameleye tabii tutulacağını da çok iyi bilir. Zengin olmanın dinen de bir çok yolları vardır. Örneğin belli başlı bizlere öğretilen önemli sure, ayet ve dualar mevcuttur. Bu konuda başta Peygamberimiz olmak üzere Evliyalar, ALLAH dostları ve İslam büyüklerinin de bir çok tavsiye ve telkinleri mevcuttur. Bunlar inanan ve inanmış insanlar için bir ışık, bir yol gösterici rol vazifesi görür. 

(kadirdeveci78@gmail.com)

PLASTİK VE PLASTİK TÜRLÜ MALZEMELERİN HAYATIMIZDAKİ YERİ

Plastik hayatımızın hemen hemen her aşamasında, her alanda karşımıza çıkabilen bir malzemedir. Günlük hayatta ve kullandığımız eşyalar arasında plastik her zaman yerini muazzam bir şekilde almıştır. Örneğin; bakkal, market, alışveriş merkezleri ile otomobil sektörü ve inşaat sektörü ile daha birçok sektörde hayatımızın vazgeçilmez  bir parçası haline gelmiştir. 

Aslına bakılacak olursa, plastiğin iyi yanları o kadar çoktur ki; bunları saymakla bitiremeyiz. Ancak; bunun yanında kötü yanlarının olabileceğini de asla unutmamamız gerekir. Genelde faydası zararından daha çok gözükmektedir. Ülkemiz ve Dünyada; Doğayı ve çevreyi koruma yönünden, bu konuda çok ama çok güzel çalışmalar yapılmaktadır. Son dönemlerde; plastik atık maddelerinin geri dönüşümü üzerine, modern çalışmalar yapılmakta olup, bu bakımdan her yönüyle; sektörde son yıllarda oldukça  büyük gelişme ve ilerleme yaşanmaktadır. Özellikle; devlet ve yerel yönetimler, bu konu üzerine özel olarak ihtimam göstermekte olup, vatandaş memnuniyeti eksenine parelel, çok değişik ve ilginç yöntemler benimsemişlerdir. Bunun sonucu olarak da halk tarafından büyük ilgi ve takdirle karşılanmışlardır. Aslında bunlar da yeterli değildir. Ancak kötünün iyisi olarak görülebilir. 

Çok şükür ki artık toplum bilinçli hale gelmeye başlamıştır. Bu çok sevindirici bir durumdur. Yazılı ve görsel basın üzerine düşen görevi tam manasıyla yerine getirmeye çalışmaktadır. Toplumda tam bir çevre bilinci ve duyarlılığı kendini göstermektedir. Örneğin otomobil sektörünü ele aldığımızda; tüm marka otomobillerde muhakkak plastikten faydalanılmaya çalışılmıştır. Burada sadece otomobil kastedilmemektedir. Burada kastedilen tüm sektörü yani traktör,kamyon ve otobüs gibi daha bir çok yan sektörde bu konunun içindedir. Burada unutulmaması gereken uçak sektörününde plastik ve benzeri malzemeleri kullandığı da gözden kaçırılmamalıdır. 

Dünyayaya baktığımız zaman plastik sektörünün ne kadar ileri bir seviyeye ulaştığı, çok daha iyi anlaşılacaktır. Bu malzeme gerçekten mükemmel bir şekilde sektörlere her yönden fayda sağlamaya devam etmektedir. Plastiğin bir diğer özelliği de çok iyi bir yalıtkan olmasıdır. Bu nedenle enerji sektöründe de kullanımı çok yaygındır. Özellikle elektrik ve enerji hassas bir konu içerdiğinden, burada yalıtımda çok önemlidir. Yalıtımı da en iyi yapacak madde plastik ve benzeri maddelerdir. 

Hemen hemen tüm iletkenler plastik malzemelerle sarmalanmıştır. Bu malzemenin her yönüyle koruyucu özelliği olması hassas sektörlere de kullanım kolaylığı sağlamıştır. Son olarak ele alınması gereken inşaat sektörü ise; bu konuda gerçekten çok büyük aşama katetmiştir. Bu sektörde de plastik, en üst düzeyde kullanılmaya başlamıştır. Özellikle pencerelerin hemen hemen çoğunluğu, plastik pencerelere dönüşmeye başlamıştır. Özellikle su tesisatı ve diğer malzemelerde de kullanım durumu en üst düzeydedir. Her geçen günde seviyesi her an yükselmeye devam etmektedir.

(kadirdeveci78@gmail.com)

BAYRAM

                      B    A    Y    R    A    M                     
Bayram; müslümanların çok önemli ve özel olan günlerindendir. Bayram; tüm dünyada sevgiyi, kardeşliği, güzelliği ve barışı daha çok güçlendirmek, pekiştirmek için GENELDE bilindiği kadar müslümanlarca coşkuyla içten kutlanır. 

Bayram; dünyada ve ülkemizde yılda iki defa olur. Birinci bayram; Ramazanın bereketi olan ve Ramazanın sonunda kutlanan Ramazan bayramıdır. Bu bayram toplumda ve özellikle çocuklar arasında şeker bayramı olarak bilinir. Ramazan Bayramından bir gün öncesi AREFE günü olarak bilinir. 

Peki Arefe nedir. Bu konu üzerine bir bakış atalım. Arefe günü; geçmişte yaşamış ve ahirete irtihal eden büyüklerimizin mezarlarını, bayramdan bir gün önce ziyaret edilmesine, mezarların başında ölenlerimizin ruhlarına, başta Fatiha ve Yasin-i Şerif ile bildiğimiz tüm duaların okunması merasimidir. 

Bugün; ülkemizdeki tüm insanlar gelip geçen tüm ölmüşlerine, kabirleri başında dualar, sureler okurlar. Mezarların tek tek ziyaret edilip, duaların okunmasıyla birlikte, Kabristandan (Mezarlıktan) evlere dönülür. Böylelikle Arefe gününde yapılması gerekli olan vazifeler hakkıyla yerine getirilmiş olur. Daha sonraki gün ise; bayramın birinci günüdür. Bayramın birinci gününde sabah ezanı ile namaza kalkılır. Sabah namazı için, önce güzelce bir abdest alınır. Tabii ki gusül abdesti alınması daha uygundur. Aslında arefe günü banyo yapmanın da çok iyi olduğu belirtilmektedir. Neyse biz konumuza dönecek olursak, bayramlık en güzel elbiselerimizi giyerek Caminin yolu tutulur. Camii de sabah namazı eda edilir. Namazdan sonra imamın camii cemaatına vaaz vermesi safhası başlar. Bayram namazı vaktine kadar bu vaaz ve nasihatler devam eder. Namaz vakti gelince imam cemaate bayram namazının nasıl kılınacağı hakkında bilgi verir. Bu şekilde 2 rekat olan bayram namazı kılınmış olur. Namazın ardından imam hutbeyi okur. İmam hutbeyi okuduktan sonra müezzin KURANI KERİMDEN güzel bir sure okur. Böylelikle bayram namazı tamamen bitmiş olur. 

Namaz sonunda insanlarla, bayramlaşma safhası başlar. Bir sıra haline gelerek, herkesle teker teker bayramlaşılır. Bayramlaşma bittikten sonra; camiden çıkılarak evlere gidilir. Evlerde insanlar kendi büyükleri ve küçükleri ile bayramlaşır. Evde bayramlaşma bittikten sonra, öncelikle tüm akrabalar tek tek gezilerek, onlarla bayramlaştıktan sonra; Şehirdeki,kasabadaki ve köydeki tüm insanlarla teker teker bayramlaşma gerçekleştirilir. Bayramlaşmada; büyüklerin elleri, küçüklerin gözleri öpülür. Bu esnada, insanların ağızları tatlansın diye, insanlara bayram şekeri veya tatlı ikram edilir. Bu; tabiki Ramazan Bayramının 3 gün olması sebebiyle, bayramlaşma 3 güne yayılabilir. Bu 3 günü, en iyi şekilde bayramlaşarak geçirmek gerekir. Böylelikle Ramazan Bayramı ifa edilmiş olur. Özellikle Ramazan bayramında Zekat ve fitre gündeme gelir. Bunun da belirlenen miktar üzerinden karşılığı fakir ve kimsesizlere verilir. Bu şekilde durumu zayıf insanlarda düşünülmüş olup, onlarında bayramı hakkıyla geçirmesi sağlanmış olur. Böylelikle bayram tam manasıyla kutlanmış olur. 

İkinci olan mübarek bayram ise; Kurban bayramıdır. Kurban bayramı da; hali vakti yerinde olan insanların, bütçelerine göre, dinen kesilmesinde bir sakınca olmayan, hayvanların sağlıklı ve sağlam olanlarından alınarak kurban edilmesidir. Bu bayramda toplam 4 gündür. Tabii yukarıda bahsedildiği gibi bu bayramda da, Arefe günü aynen uygulanır. Bayramın 4 günü bayramlaşma merasimi ile geçirilir. Tabii özellikle birinci günü kurban kesimi yapılır. Kesilen kurban, durumu olmayan insanlara taksim edilerek dağıtılır. Bu merasim 4 gün boyunca devam eder. 

Bu bayramda fakir ve kimsesiz insanların karınları hakkıyla doyurulmuş olur. Zaten amaçta bu olmalıdır. Kendi keyfin için hareket etmemelidir. Kurban derileri de önemli hayır kurumlarına verilir. Bu bayramda kimsesiz,garip,aç ve susuz hayvanlarda bayram eder. Onların da karınları biraz olsun doyar. Elimizden geldiği kadar her zaman çevremizdeki aç, susuz, kimsesiz, fakir kalanlara sürekli yardımda bulunmalı, bunun yanında da sokakta kalan tüm hayvanları da koruyup, kollayıp, onları gözetmeye çalışmalıyız. Yani tam bir çevre bilinci içerisinde hareket etmeliyiz. Elimizi genelde yardım isteyenlere her zaman uzatmaya gayret göstermeliyiz. 

Müslümanlar tarafından kutlanan bu iki bayramda, gerçekten de toplumun ayakta kalmasına katkısı olan temel dinamitlerdir. Bu her iki bayramda, müslümanlar için çok büyük fırsatlar barındırır. Bunların en önemlileri küskün ve dargın olanların barışmaları, fakir ve kimsesiz olanların karınlarının bir nebzede olsa doyması, müslümanlar için önemli olan zekat ve fitrelerin yerine getirilmesi gibi daha bir çok şeyi burada sayabiliriz. HER GÜNÜMÜZÜN BAYRAM HAVASINDA GEÇMESİ DİLEĞİYLE.....

(kadirdeveci78@gmail.com)

Öne Çıkan Yayın

KELEBEK