14 Kasım 2014 Cuma

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÜNİVERSİTELERİ VE ÇALIŞMA KOŞULLARI

Türkiye de son yıllarda Üniversitelerin sayısında aşırı bir artış görülmüştür. Bu artışla birlikte buralarda çalışması gereken insan sayısı da bu duruma paralellik göstermiştir. 

Bilindiği üzere üniversiteler Cumhurbaşkanın atamış olduğu bir Rektör tarafından yönetilmekle birlikte iki rektör yardımcısı, birde özellikle İdari personelin başı olarak da Genel Sekreter rektöre eşlik etmektedir. 

Burada özellikle Rektörün durumuna değinmek gerekirse Rektör; Öncelikle Üniversitede çalışan öğretim görevlileri tarafından belirli gün ve saatte yapılan bir seçimle belirlenmeye çalışır ve seçim sonucunda en yüksek oyu alan kişi veya kişilerin isimleri Cumhurbaşkanına sunulur. Cumhurbaşkanı bu sunulan isimler arasından birisini bu makama atar. Rektör; 4 yıllık süre ile atandığı üniversitenin başında görevine devam eder. Bu makamda bulunduğu sürece üniversiteyi her yönü ile yönetmeye ve onu hem yurt içinde, hem de yurt dışında temsil etmeye çalışır. Rektör yerinde olmadığı zaman yerine Rektör yardımcısı vekalet eder. 

Üniversitede iç işleyişi Genel Sekreter Koordine eder. Genel Sekreterin altında ise Daire Başkanlıkları ve bunların altında da Şube Müdürlükleri yer almaktadır. Personel ile ile ilgili iş ve işlemler Personel Daire Başkanlığı tarafından yürütülür. Öğrenci ile ilgili iş ve işlemler ise Öğrenci İşleri Daire Başkanlığı tarafından yürütülmektedir. Üniversitenin idari işleri ile ilgilenen birimi ise İdari Ve Mali İşler Daire Başkanlığıdır. Sağlık ve Spor İşleri ile ilgili Birimi ise Sağlık Kültür Spor Daire Başkanlığıdır. Öğrencilerle ilgili her türlü iş ve işlemler için ise Öğrenci İşleri Daire Başkanlığı görevli birimdir.

Sonuç olarak ; Üniversitelerimiz bizlerin ve milletimizin ilim, irfan ve bilim yuvalarıdır. Buraların her daim daha çok gelişmesi İnnovation'a özellikle çok önem vererek AR-GE (Araştırma - Geliştirme) iş ve işlemlerini veya çalışmalarını her gün, her daim  üzerine koyarak artırmaları acil gerekliliktir. Böylesi güzel müstesna bilim yuvalarını siyasi işlere malzeme etmeden, bilimin ve fennin ışığında doğru istikamet üzerine ilerletmeye çalışmak sevk ve idarede herhangi bir yanlışlığa, zafiyete veya çarpıklığa kesinlikle düşmeden hareket etmelidir.

Efendim eğer bilimin, fennin, bilginin efendisi olmak için, o zaman ne yapmalıdır ? Her zaman üzerine koyarak çok ama çok çalışmak gerekir.  

(kadirdeveci78@gmail.com)   

VİRÜS PROGRAMLARI HAKKINDA

Ülkemizde ve Dünyada Bilgisayar Sektörü veya bunun benzeri türevler öyle ileri bir seviyeye gelmiştir ki, artık bunların kullanımlarında herhangi bir sorun yaşanmaması için Bilgisayar firmaları veya Yazılım sektörü Bilgisayarlara zarar verebilecek her türlü soruna karşı bir savunma mekanizması oluşturma peşine düşmüş ve sorunun çözümü yolunda çok önemli başarılara imza atmışlardır. İşte bu zarar veren sorunların en başında ise; bilgisayara virüsün girmesi en önemli problem olarak gözükmektedir. 

Dünyada özellikle ABD'de Microsoft gibi büyük firmalar sorunun çözümü için çok önemli güvenlik programları piyasaya sürmüş, halen de sürmeye devam etmektedir. Bu büyük firmaların yanında daha birçok firmada bu ve buna benzer durumlar için çok önemli atılımlara veya gelişmelere imza atmışlardır. 

Bir Bilgisayara Virüs girmesi demek bir çok probleminde beraberinde gelmesi demektir. Bu problemler elimizde bulunan Bilgisayara çok büyük zararlar vermesine ve Bilgisayarın beyninin çökmesine veya Bilgisayarın kullanılamaz hale gelmesine sebebiyet vermektedir. 

Virüs programlarının en yaygın olarak kullanılanları ise; Avast Free Antivirüs, AVG Antivirüs Free, ESET NOD32 Antivirüs, Adwcleaner, Malwarebytes Anti-Malware, Combofix, Microsoft Security Essentials, Avira Free Antivirüs, Dracula Virüs Temizleyici, 360 Internet Securıty vs. olmakla birlikte, daha bir çok antivirüs programı piyasalarda veya internet dünyasında mevcuttur. Bu programları; internet ortamından kolaylıkla bilgisayara indirmek mümkün olmakla birlikte, kimi programlar ücret karşılığı da bilgisayarlara yüklenmektedir. 

Buradaki önemli olan konu; insanların gerçekten emek çekerek bir program üreten kişi veya firmaların hakkını gözetip, etik davranış şekli göstermek icap etmektedir. Elimizden geldiği kadar emeğe ve yapılan güzel teknolojik gelişmelere çok ama çok sahip çıkmamız gerekir. Elimizde bulunan tüm imkanları bilim ve teknoloji alanında özellikle kullanmaya çalışmalıyız. Bu yöndeki tüm çalışmaları özellikle dikkate almalı gerekli Ar-Ge çalışmalarını muhakkak ama muhakkak yapmalıyız. Gençlerimizi her yönü ile tam donanımlı bir şekilde yetiştirmeli ve Bilgisayar dünyasının en ince ayrıntılarına varıncaya kadar öğrenmeye ve öğretmeye gayret etmeliyiz. Dünyada Teknoloji anlamında en üst düzeye gelmeye çalışmalıyız. Kendimizi, milletimizi ve Ülkemizi bilimde, fende, teknikte, ilim ve kültürde her zaman ama her zaman en maksimum seviyeye getirmemiz kaçınılmaz bir gerçektir. Bilgisayar dünyasının Lideri olmak bizim ve Yüce Türk Milletinin en büyük hedefi, İDEASIDIR.

(kadirdeveci78@gmail.com)

BİLGİSAYARIMIZI NASIL KORUMALIYIZ ?

Bilgisayar; hemen hemen tüm Dünyada, her evde, her iş yerinde veya her sektörde tamamen kullanılmaya başlamıştır. Öyle ki; Bilgisayar sektörü özellikle son yıllarda çok büyük gelişme ve değişim göstermiştir. 

Teknolojide meydana bu güzel gelişmeler milletimizi ve toplumumuzu da olumlu yönde etkilemektedir. Her ne kadar bazı olumsuz durumlar olsa da, teknolojik gelişme her insan ve her millet için çok önemli bir ilerlemedir. Bunun kıymetini bizler çok ama çok iyi bilmeye çalışmalıyız. 

Bilgisayar ve benzer türevleri teknolojinin en harika meyvelerindendir. Bunun faydalarını, biz insanların ve tüm dünyada yaşayanların çok iyi bilmesi gerekmektedir. Öyle ki; Bilgisayar hayatımıza girdiği andan itibaren, hayatımıza çok ama çok büyük kolaylıklar gelmiştir. Hemen hemen her sektöre, çok büyük avantajlar sağlamıştır. Tüm Dünyayı; insanların ayağına kadar getirmiştir. Hemen hemen tüm alanlarda büyük değişim ve gelişim başlamış ve başlamaya da devam etmektedir. Gün geçtikçe de daha bir çok yenilik, değişim ve gelişim, teknoloji, bilimsellik hayatımıza girmeye sürekli devam etmiştir. 

Bilgisayar kullanan herkes artık bilgisayarlarını her türlü kötü yazılımlara veya virüslere, casus yazılımlara karşı kesinlikle ama kesinlikle çok iyi korumak zorundadır. Her türlü zararlı duruma karşı, Bilgisayarlarına koruma programları, güvenlik önlemleri almaya başlamışlar ve bu durum artık bir zorunluluk veya gereksinim olmuştur. Bilgisayarlarda ki son yılların en büyük problemi tabii ki virüstür. Yani Bilgisayarı her yönüyle etkileyen teknolojik bir hastalıktır. Bu hastalığın bir çok tedavi yöntemi olmakla birlikte, bu virüsler; Bilgisayar firmaları veya yazılım firmaları tarafından en son teknoloji içerikli programlarla yok edilmeye çalışılmaktadır. Bu yönde en çok gelişme gösteren virüs programları ise; McAfee Anti virus Plus, Avast Anti virus, Panda Anti virus Pro, G Data Anti vırus gibi daha bir çok mükemmellikte antivirus programı mevcut olmakla birlikte, bunlar tüm Dünyadaki Bilgisayarlar için önem arz eder. 

Sonuç olarak; Bilgisayarlarımızı her türlü dahili ve harici tüm zararlardan korumaya maksimum düzeyde önem vermeye çalışmalıyız. Bilgisayarlarımızı en mükemmel güvenlik programları ile donatmaya çalışmalıyız.

(kadirdeveci78@gmail.com)

NARENCİYE ÜRETİMİ DAHA ÇOK OLMALI

Narenciye nedir ? Bizler için ne ifade eder ? Hayatımızda narenciyeye ne kadar yer verebiliyoruz ? Millet ve Devlet olarak bu ürüne ne kadar değer verebiliyoruz ? Bu sorular gerçekten çok önemli olup, cevaplarını da çok iyi düşünerek vermek gerekir. Öncelikle Narenciye dediğimiz zaman aklımıza; Limon, Portakal, Turunç, Mandalina, Greyfort vs. gelmekle birlikte bu sayılan harika ürünlerin; Tadı ekşi veya tatlı olup, kış mevsiminde bol bol tüketilmesi gerekli olup, sıcaklık değeri sıfırın altına düşmeden yetiştirilmesi gereken meyvelerdir. Narenciyenin asıl Vatanı veya yetiştirilmesi kolay olan bölgeler Çin ve Hindistandır. Genelde tüm ılıman iklimlere sahip ülkeler de kültür şekilleri de yetiştirilmektedir. Narenciye; Akdeniz iklimini çok seven özel meyvelerdir. Bilhassa Akdeniz Bölgesinde gelişim ve hakimiyet sağlamıştır. Akdeniz Bölgesinde; bol bol Narenciye bahçeleri mevcut olmakla birlikte, Akdeniz bölgesinde yaşayıp tarımla uğraşan ve geçimlerini narenciye üzerinden sağlayanlar için daha da bir önemi vardır. Narenciye; Tüm Dünya ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti için de gerçekten çok ama çok önemli bir ürün olmasının yanı sıra, Halk Sağlığı açısından önemi ve değeri sayılamayacak kadar çoktur. Her yönüyle insana sağlık ve fayda sağlar. Özellikle de C vitamini yönünden oldukça zengin olup, kış aylarında soğuk algınlıkları, nezle, grip gibi bir çok hastalıktan korunmada önemli savunma merkezidir. Kozmetik ve parfüm sektöründe de yaprağından, çiçek ve kabuklarından oldukça faydalanılır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti; Narenciye sektörü üzerine gereken her türlü önlemi almalı ve bu sektörü geliştirecek her türlü uygulamayı acilen hayata sokmalıdır. Bu konu da özellikle Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına bir çok önemli görev ve sorumluluk düşmekle birlikte, Ziraat Mühendislerinin bu konuda kendilerini daha çok geliştirmeleri ve özellikle bu sektörü daha da ileri bir düzeye getirmelidirler. Narenciye üzerine üretim yapan Ülkelerin uygulama alanları ve laboratuvar ortamları ayrıntılı olarak incelenmeli ve eksik kalan yönleri tespit edilerek, alınması gereken önlemler ivedilikle uygulanmalıdır. Her alanda olduğu gibi, Narenciye alanında da Dünya Ülkeleri içinde bir numara olmak tek amaç veya gaye olmalıdır. Hedef % 100 oranında Narenciye üretimini artırmaktır. Ülkemizi Narenciye ihracatında bir numara yapmak esas olmalıdır.(kadirdeveci78@gmail.com)

KIŞ GÜNLERİNDE NASIL HAREKET ETMELİYİZ ?

İnsan yaşamı boyunca tabiatla iç içe yaşar. Doğal hayat veya tabiatın kendi içinde geçirmesi gereken bir çok evreler mevcut olup, bu evreler insanı oldukça etkilemektedir. Özellikle tabiat olaylarının seyri burada çok ama çok önem arz eder. 

Yaşamımızda 4 mevsim olmakla birlikte bunlar yaz, kış, ilkbahar ve Sonbahardır. Bu mevsimlerin hepsinin kendine özgü özellikleri vardır. Bu mevsimler içerisinde en önemli olanı ise, özellikle Kış mevsimidir. Bu mevsime tüm canlıların çok ama çok hazırlıklı olması gerekmektedir. Çünkü Kış mevsimi çok çetin şartlar içermektedir. 

Özellikle; Kuzey ve Doğu kesimlerde bu şartlar daha da ağır hale gelmektedir. Bu bölgelerde özellikle yaşadığımız evlerin çok muntazam olması, çetin kış şartlarını kaldıracak donanımda olması, özellikle ama özellikle önem arz etmektedir. Bu bölgelerde insanı etkileyen yani insan veya canlılarla etkileşim içinde olabilecek her şeyin, kış şartlarına uygun hale getirilmesi özellikle şarttır. Yani kış şartlarına her yönüyle hazırlıklı olmak, hem kamunun hemde vatandaşların önemli bir görevidir. 

Ülkemizde kış şartları en çok fakir ve kimsesizleri ilgilendirmekle birlikte, daha bir çok evi olmayan canlıları da aynı derecede ilgilendirmektedir. Çünkü onların evleri ve barkları maalesef ki yoktur. Evleri olsa bile yeterince korunaklı ve kış şartlarını atlatacak derece de muntazam değildir. Kış şartları; kimsesizler, garibanlar ve fakirler için çok ama çok olumsuz durumlar barındırır. Bu durumda ki tüm canlılara hem devlet hem de millet olarak yardımcı olmaya çalışmamız çok büyük önem ihtiva eder. 

Kış aylarında günlük yaşantımıza özellikle çok dikkat etmemiz gerekir. Şöyle ki; dışarı çıkarken üzerimize kazak türü şeyleri giymeye, Kaban, Mont türü giysileri üzerimize giymeyi özellikle ihmal etmemeye ve kışın en vazgeçilmezlerinden biri olan atkıyı da boynumuzdan eksik etmemeye çalışmalıyız. Evlerimizde odun sobaları veya kömür sobaları muhakkak olmalı ve eğer gücümüz yetiyorsa doğalgaz, elektrik gibi daha gelişmiş olan ürünlerden de istifade etmeye çalışmalıyız. Evlerimizi soğuklara karşı izalasyon veya yalıtım yönünden korunaklı hale getirmeliyiz. Yani evi kış şartlarına en uygun vaziyete getirmemiz kaçınılmazdır. Özellikle ama özellikle dışarıda sokakta kalanlara yardım elimizi uzatmaya son derece önem vermeliyiz. Onların her türlü sıkıntılarını ortak olmaya ve sorunlarını çözücü yönde gayretler göstermeye önem vermeliyiz. Özellikle Merkezi İdarenin veya Yerel yönetimlerin sokakları veya caddeleri kış şartlarına hazır vaziyete getirmeleri de her insan ve canlı için çok önem arz eder. Kış mevsiminin her vatandaşımız, her canlımız için çok kolay geçmesi hepimizin en büyük dileğidir. Her kışın yaz gibi olması dileğiyle.......

(kadirdeveci78@gmail.com)

11 Kasım 2014 Salı

10 KASIMI HAKKIYLA İDRAK EDEBİLMEK

Her yıl olduğu gibi bu yılda 10 Kasım'ı dualarla ve hayırlarla yad ettik. Bu günü hakkıyla idrak etmeye gayret gösterdik. Bu gün bilindiği üzere; Türk Milleti için bir matem ve yas günüdür. Çünkü Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ü 10 Kasım 1938 günü ebediyete yolcu ettik. 10 Kasım 1938 günü tüm Türk milleti için en acı, ızdırap dolu ve maksimum düzeyde üzüntülü gündür. Türk Milletinin kurtarıcısı, büyük lider Mustafa Kemal Atatürk'ün aramızdan ayrılmasının kabul edilemez olduğu gündür. Bu günü tüm dünyaya ve insanlığa örnek teşkil edecek şekilde muntazaman yad etmek gerekmektedir.  
Peki bu güne gelene kadar Türk Milletinin lideri Mustafa Kemal Atatürk ne gibi badireler atlattı ? Biraz bu konular üzerine yoğunlaşmaya çalışalım. Mustafa Kemal Atatürk 10 Kasım 1938 yılına gelene kadar bir çok zaferlere ve başarılara imzalar atarak gelmiştir. Her insan gibi onun da kendine ve sağlığına çok ama çok dikkat etmesi gerekliydi. Fakat o devlet ve millet meselelerinden o kadar çok yoruluyordu ki kendine ve sağlığına çok fazla zaman ayıramıyordu. İşte asıl mesele burada başlıyordu. Artık Sağlığı günden güne bozulmaya başlamıştı. Bu artık dayanılmaz bir hale gelmiş bulunmaktaydı. Ve büyük önder o müthiş sözünü söylüyordu. "Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti Devleti ilelebet payidar kalacaktır". Ve devamında hastalığından dolayı "Beni Türk Doktorlarına emanet edin" diyordu. Birde özellikle şu vasiyeti önem arz etmekteydi. " Beni Milletim nereye gömerse gömsün Yeter ki beni unutmasın". İşte bu sözler altında artık Mustafa Kemal son günlerine doğru yani 10 Kasıma doğru geliyordu. Ve artık o mahzun gün gelip çatmıştı. Büyük Önder Mustafa Kemal 10 Kasım günü saat:09.05 geçe hayata gözlerini yumdu. Ne hazindir ki bugün Türk Milletinin hüzün dolu en büyük yas günüdür. Tüm Türkler ve onu yürekten sevenler büyük bir mateme bürünmüşlerdi. Türk Milletine ve Türk dünyasına yardım etmiş tüm Devlet büyüklerimizin, özellikle ama özellikle Büyük Önder Mustafa Kemal ATATÜRK' e YÜCE YARADANDAN sonsuz rahmet dilerken, Hepsinin Ruhu ŞAD olsun.... Tüm Türk Milletinin başı sağ olsun..........

(kadirdeveci78@gmail.com)

3 Kasım 2014 Pazartesi

BİR BAKMIŞSIN Kİ ÖMÜR SERMAYEN ARTIK TÜKENMİŞ.....!!!

İnsanoğlu şu fani dünyada öyle çok çırpınıyor ki; ömür sermayesinin ne durumda olduğunu hep ama hep gözden kaçırıyor. Zamanını öyle boş şeylerle geçiriyor ki; son durumda artık yapacak başka bir şey kalmıyor. 

İnsanın ömür sermayesi çok ama çok çabuk tükenip bitiyor. Bu biten sermeyenin değerlendirilmesi veya muhasebesi gerçekten çok ama çok mühimdir. İnsanoğlu hayatta yaşadığı süre içerisinde; ne için yaşadığını veya ne için öleceğini çok ama çok iyi bilmek zorundadır. İnsanoğlu kendini bu konuda sürekli geliştirici gereken tüm kaynaklara başvurmalı ve içinde bulunduğu durumdan kendini bir an önce kurtarmalıdır. Karamsarlık ve bedbahlık batağından kendini bir an evvel çekip kurtarmalıdır. İşte; İnsan bu bilinç üzerine hareket ettiği zaman hayatta hiç bir zaman kaybetmez hayat şansı ona her zaman gülümser. 

Hayatı güzelliklerle, mutluluk ve huzur içinde geçer gider. Bu nokta çok önemlidir. İnsan kendini manevi iklimde tuttuğu müddetçe sıkıntı,dert, tasa yüzü görmez. Kendini her zaman sevinç ve huzur içinde hisseder. Bu halde hissetmekte çok önemlidir. İnsanın hisleri ona doğru ya da eğri şeyleri göstermede son derece yardımcı olan önemli bir silahıdır. Bu silah İnsan için gerçekten çok değerlidir. Bu değerin kıymeti takdirini çok iyi bilmelidir. 

İnsan ömür sermayesini her zaman doğruluk ve dürüstlük üzerine artırmaya çalışmalı, her zaman olumlu yönde daha ileri düzeye çıkmaya çalışmalıdır. Biriktirdiği bu sermayeyi de her zaman her şekilde en güzel şekilde kullanmaya veya tüketmeye çalışmalıdır. İnsan hangi durumda olursa olsun, her zaman kendini maneviyata vermeye ve ruhunu her yönüyle bu mükemmel vaziyet içerisinde tutmaya çalışmalıdır. Hiç şüphe yoktur ki; manevi bir şekilde yaşamaya çalışan her insan hayattan veya yaşantısından güzel tadlar alır. Maneviyatın verdiği bu tadı lezzeti hiç bir şey kolay kolay veremez. 

Bir insanın ne kadar çok parası olursa olsun maneviyatı yoksa o insan içi boş bir tenekeye benzer. Öyle insanlar vardır ki; şöhrete, paraya veya zenginliğe doydukları halde kendilerine durumları sorulduğunda; çok ruhsuz bir halde olduklarını beyan ederler. Yani ruhen ve bedenen bir boşluk içinde kaldıklarını söylerler. 

Gerçekten bu çok ciddi bir sorundur. O zaman çare nedir. Çare tabii ki İslamiyet veya Müslümanlıktır. İslamiyet veya Müslümanlık huzurdur, Sağlıktır, Mutluluktur, Maneviyattır. Maneviyata erişmek istersen sen de katıl artık bu kervana demek gerekmektedir. Bu kervan ki nice nice yok olacakları kurtarmış ve halen de kurtarmaya da devam etmektedir. 

Sonuç olarak; İnsan kendine bahşedilen bu canı veya ömrünü çok iyi şekilde değerlendirmeli, kendine gösterilen doğru istikamette tüketmeye özellikle ama özellikle çok gayret göstermelidir. Her insanın elinde belli gün ve saatte dolacak bir ömrü bulunmakta olup, bu ömrü güzelliklerle, mutluluklarla ve huzurla geçirmeye çalışmalıdır. Her İnsanın muhakkak bir gün öleceği gerçek olup; bu gerçeği hiç bir zaman ama hiç bir zaman aklımızdan, fikrimizden çıkarmamalıyız.

(kadirdeveci78@gmail.com)

Öne Çıkan Yayın

KELEBEK