31 Ekim 2014 Cuma

ZABIT KATİBİ

Ülkemizde Adalet Saraylarının emekçileri arasında hiç şüphesiz ki en önemli yere ZABIT KATİPLERİ sahiptir. Bu su götürmez bir gerçek olarak, yıllardır önümüzde durmaktadır. Adalet Saraylarının adeta direği vazifesi hemen hemen onlara aittir. Geçmişten bugüne oldukça çok zorluklar çekmişler, halende bazı yerlerde sıkıntılar olabilmektedir. Ama şu da unutulmamalı ki Adalet Bakanlığı bu konulara oldukça eğilim göstermektedir. 

Peki Zabıt Katibi nedir ? Nasıl işler yapar ? Ne gibi sıkıntıları vardır ? Biraz bu sorular üzerinde durarak konumuzu biraz aydınlatmaya çalışalım. 

Zabıt Katibi Adalet Sarayında Hakim veya Savcıların yardımcılık görevini yerine getirirler. Şöyle ki; Zabıt Katibi, Örneğin Savcıyı ele alırsak Savcı ile birlikte Olay Yerinde incelemelere giderek, burada özellikle Ölümlü olaylarda, Bilgisayar veya Daktilo ile Olay Yeri İnceleme Tutanağı veya Otopsi Tutanağını yazıya dökme işlemini yapan kişi veya kişilerdir. Dahası Savcının; Adalet Sarayında bulunan odasında, İfade Tutanaklarını hazırlamaya, bilgisayar veya daktilo ile yazı yazarak yardımcı olur. 

Mahkemelerde de Hakimin yardımcılığını yapar. Yani Mahkemede; Hakimin herhangi bir duruşma esnasında ağzından çıkan önemli ifadelerini, yazıya dökme işlemini yine Zabıt Katibi yapar. Burada özellikle belirtmek gerekir ki; genelde Savcı veya hakimin söylediklerini yani kendisin yaz denilen şeyi yazan kişilerdir. 

Bu arada; zabıt katibi olmak da bayağı meşakkat isteyen bir durumdur. Örneğin zabıt katibi olmak isteyen bir kişi öncelikle; bulunduğu yer veya ülke genelinde Adalet Saraylarının yapmış olduğu sınavlara başvuru yolu ile tabii olurlar. 

Sınav şekli ise genelde şöyle olur. Belirli gün ve saatte öncelikle uygulamalı bir sınav olur. Uygulama sınavı ise 3 dakikada en az 90 kelime içerikli bir parça yazması gereklidir. Yani sınava giren bir arkadaş; ya F Klavye ile veya Q klavye ile veyahutta daktilo ile 3 dakikada kendisine verilen makale veya parçayı kelime hesabı ile en az 90 tane yazması gereklidir. Sınavı başarılı biten kişi ise; sınavın değerlendirilmesini bekler ve bundan sonra gün içinde büyük ihtimalle sınav sonuçları açıklanır. Buna göre kendisini sözlü sınava tabi tutarlar. Sözlü sınav sonucunda alınacak kişi hesabına göre; başarılı olandan başlayarak, aşağı doğru bir sıralama yapılır. Bu sıralamaya göre sözlü sınava girilir. Sözlü sınavı başarı ile geçenler arasından alınacak kişiler belirlenir. Bunların asılları ve yedekleri açıklanır veya duyurulur. Buna göre Adalet Saraylarına Zabıt Katibi alımı işlemi gerçekleştirilir. Eğer asıl kazanan gelmez ise yerine yedekteki arkadaş davet edilir. Bu şekilde sınav işlemi sona erdikten sonra alınan kişiler, kendilerine belirtilen evrak işlemlerini yerine getirerek, Adalet Saraylarında Zabıt Katibi olarak göreve başlarlar. 

İşe başlayan Zabıt Katibi Ya mahkemelerde, ya da Savcılık kaleminde çalışmaya başlar. Bu arada Adalet Saraylarında bulunan daha başka birimlerde de görev alabilirler. Çünkü son yıllarda Adalet Sarayları aşırı gelişim ve değişim göstermiştir. Çok sayıda Zabıt katibi alımı gerçekleştirilmiş ve Adalet Saraylarındaki iş yükü oldukça azaltılmıştır. UYAP sisteminin de devreye girmesi ile Adalet Saraylarındaki iş ve işlemler oldukça kolaylaşmıştır. İşe başlayan Zabıt Katibi 12 ay veya 24 ay süre ile stajyer memur olarak göreve devam eder ve bu sürelerin sonunda asil memurluğa yemin ederek geçer. Zabıt Katipleri de 657 Sayılı D.M.K' na bağlı çalışırlar. Ama Adalet Bakanlığının kendi iç yönetmeliğine göre bazı durumlar değişiklik gösterebilir. Yani Devlet kurumlarında kurumdan kuruma bazı farklılıklar olabilmektedir. 

ZABIT KATİBİ OLMAK; Ülkemizde ayrıcalıklı bir görev ve vazife olup, bu görevi hakkıyla yerine getiren, görev aşkıyla yanıp tutuşan o kadar çok memur var ki, bu güzide insanlar sayesinde Adalet ve onun keskin kılıcı parıl parlamaya hiç durmadan devam edecektir. 

Eyy Adalet !! Her bir bireye eşit ol. Eşitlik ilkesinden sakın ayrılma..... 

(kadirdeveci78@gmail.com)

28 Ekim 2014 Salı

29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMINI ANLAMAK VE O GÜNÜ ONURLANDIRMAK

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı; Ülkemizde her yıl olduğu gibi, bu yılda coşku ve sevinçle kutlanmaya çalışılacak. Her yıl böyle olmuş ve bundan sonraki yıllarda böyle olmaya devam edecektir. Bir Türk vatandaşı olarak; bu günün hassasiyeti içinde olup, bu günün Türk Milleti için çok ama çok önemli ve özel olduğu gerçeğini hiç bir zaman unutmamalıyız. 

Bu günlerin gereklerini Türk Milleti olarak harfiyen yerine getirmeye çalışmalı ve her zaman bu bilinç içinde olmaya özellikle gayret göstermelidir. Öncelikle; 29 Ekimin anlam ve önemine biraz değinmek gerekir. Cumhuriyet; yani Cumhurun söz sahibi olduğu gün, 29 Ekimle başlamaktadır. 

Bu gün; Halkın yönetimde söz sahibi olduğu Cumhuriyet ilan edilmiştir. Bu; Türk Milleti için çok harika bir vakıadır. Bu günle birlikte Türk Milleti, ülke yönetiminde hem hak, hem de söz sahibi olmuştur. Bu kendine sunulan eşsiz nimetin Kadri kıymetini Türk Milleti olarak çok iyi bilmeli ve ona göre davranış sergilemelidir. Bugünün Türk Milletinin Önderi Mustafa Kemal Atatürk le özdeşleştiği gerçeğini de aklımızdan çıkarmamalıyız. Onun sayesinde Cumhuriyetin kurulduğu kaçınılmaz bir gerçektir. Bu konuda onun muhteşem sözleri de Türk Milletine her zaman ışık tutmuştur. Sözlerinden bazıları ise şöyledir. " 

Ulusal Egemenlik öyle bir ışıktır ki onun karşısında zincirler erir, taş ve tahtlar batar ve yok olur. Cumhuriyet erdemli insanların rejimidir. Cumhuriyet; fikren, ilmen, bedenen kuvvetli, ahlaklı ve seciyeli muhafızlar ister. Öğretmenler! Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister." gibi daha bir çok önemli sözlerde onun imzası muhakkak vardır. Bu çok özel günde insanlar özellikle genç ve çocuklar coşku ve sevinçle kutlamalarda bulunur. Bugünün anlam ve önemine binaen çok çeşitli etkinlik ve törenler ifa veya yerine getirilir. Özellikle törenlerde konuşmacılar bugünle ilgili konuşmalar, şiir okumalar vs. yapılmaya çalışılır.

Sonuç olarak; her Türk gencinin veya vatandaşının bu değerli gün ve günlerin değer ve kıymetini çok iyi bilmeleri  veya idrak etmeleri, Milletin ve gelecek nesillerin çok yararına olacak bir durumdur. Resmi gün ve günlerde yapılması gereken güzelliklerin içtenlikle yapılması o günün anlam ve önemine oldukça yarar veya fayda sağlar. 

Eyy !! Türk Gençliği; birinci vazifen Türk İstiklal ve Cumhuriyetini ilelebet  muhafaza ve müdafaa etmektir.  Cumhuriyeti; Türk Milletinde veya her bir ferdinde tam olarak anlamasını ve öğrenmesini sağlamaktır. Muhtaç olduğun kudret asil kanında mevcuttur.  

(kadirdeveci78@gmail.com)

27 Ekim 2014 Pazartesi

Bu senede zeytin toplama zamanı geldi ve geçiyor

2014 yılının Ekim ayını bitirmek üzereyken; zeytin toplama ve hasat etme zamanı geldi gidiyor. Köylerde veya zeytin yetiştirilen yerlerde vatandaşlar; bu senede zeytinlerin toplanması ve işlenmesi telaşına düştüler. Bu ayın sonuna kadar büyük ihtimalle zeytinlerini toplayacaklar. Satmak isteyenler satacak. Sofralarında yemek için toplayanlar ise; zeytini yenilecek seviyeye getirmek için kurma işlemine girişeceklerdir. Kimi zeytini olanlar ise; toplanan zeytinleri, zeytin yağı elde etmek için fabrikalara götürerek, zeytinyağı elde etmeye çalışacaklar. Buradan elde ettikleri zeytinyağlarını ise; kimi sofralarında yemek veya mutfakta yemek yapımında kullanmak üzere, kimi ise  para kazanmak veya ticaretini yapmak için uğraş içine girecekler. 

Zeytin bilindiği üzere en çok Akdeniz ikliminin etkili olduğu alanlarda yetiştirilir. Ülkemizde de Akdeniz iklimine sahip Ege Bölgemizde yetiştirilmesi ve hasadı birinci sırada olup, Marmara ve Akdeniz bölgeleri de sıra ile onu takip etmektedir. Güneydoğu Anadolu Bölgemiz ise zeytin üretiminde % 1'lik bir paya sahiptir. Burada özellikle dikkatimizi çeken nokta; Akdeniz Bölgesinde neden az yetiştirildiğidir. Bunun nedenini araştırdığımızda ise; Akdeniz Bölgesi kıyılarında ekonomik değeri daha fazla olan tarım ürünlerinin ön planda olmasından kaynaklandığını söyleyebiliriz. 

Sonuç olarak; elimizdeki bu kıymetli besin değeri yüksek ürünü sofralarımızda her zaman bulundurmalı ve saflığından, güzelliğinden, besleyiciliğinden her zaman ama her zaman en üst düzeyde faydalanmaya çalışmalıyız.


(kadirdeveci78@gmail.com)

24 Ekim 2014 Cuma

CE NEDİR VE NASIL OLMALI ?

CE işareti; bir güvenlik işareti olup, insanları her türlü risklerden korumaya yarayan önemli bir kişisel koruyucu işaretidir. İmalat Sanayii'nin Kişisel Koruyucu Donanım Yönetmeliğinden kaynaklanan bütün sorumluluklarını yerine getirip getirmediği ile bir kişisel koruyucu donanımı'nın ilgili tüm uygunluk işlemlerine tabi olduğunu gösteren çok önemli ve bizlerin öğrenmesi gereken Güvenlik işaretidir. Bu konuda özellikle imalatçılar yönetmelikte belirtilen kriterlere uygun şekilde kullanma kılavuzu hazırlayıp ürettiği ürünle birlikte piyasaya sunmalıdır. İmal ettiği ürünün güvenli mi veya riskli olup olmadığını muhakkak kontrolden geçirmelidir. Güvenli olabilmesi için; Garanti Şartları altında risk taşıyıp taşımadığı veya kabul edilebilir ölçülerde az riske sahip ve çok büyük ölçüde koruma sağlaması gereklidir. 

Burada riski taşıyan ürün ise; temel Sağlık ve Güvenlik şartlarını taşımayandır. Peki Güvensiz ürün nasıl olur sorusuna ise verilebilecek cevap ise; şu şekilde olabilir. Bu konuda özellikle CE işareti kişisel Koruyucu Donanım yönetmeliğine uygun olarak ürüne yerleştirilip yerleştirilmediğine bakılır. Eğer ürün standartlara uygunsa üzerinde TS EN veya EN yazısı olur. Özellikle ürünün kullanımına ilişkin bir açıklama olup olmadığı da oldukça önemlidir. 

Sonuç olarak; nerede ve ne şekilde olursa olsun her zaman kullandığımız ürünün CE işaretine dikkat etmeli, yani güvenilir olup olmadığı kesinlikle ama kesinlikle kontrol edilmelidir. Her durumda ve şartta özellikle de  yaşantımız boyunca güvenilir ürün kullanmaya, kullandırtmaya özen verilmelidir. Alınan ürünlerin CE işareti taşıyıp taşımadığı da özellikle gözlem altında tutulmalıdır. Kaliteye son derece önem vermeli, kalite standartları içeren bilgi ve dokümanların da ürün üzerinde olmasına dikkat edilmelidir.  

Her zaman her konuda sağlıklı ve güvenli yaşamayı muhakkak seçip, kendimizi bu yönde en iyi şekilde yetiştirme gayreti içinde olmalıyız...

(kadirdeveci78@gmail.com)

BİLİNÇLİ TOPLUM

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin güçlü büyümesi ve en ileri muassır medeniyetler seviyesine gelmesi için, büyük küçük her Türk vatandaşına çok önemli görevler düşmektedir. En önemli görevlerden biri de özellikle ama özellikle; Vatanını, Milletini, Bayrağını, Toprağını, Suyunu, Havasını dolayısıyla A dan Z ye Şehit kanıyla sulanmış bu toprakları; Canınla, Kanınla, Malınla ve Her şeyinle koruyup kollamaya gayret etmektir. Bu görev herkes için çok önem ihtiva eder. 

Tam bir vatandaşlık veya yurttaşlık bilinci ile hareket ederek sosyal ve hukuki sorumluluk sahibi olmak kesinlikle şarttır. Bu şiar içinde hareket edildiğinde ve yetişen tüm nesli bu meziyetler üzerine yetiştirdiğinde, gelecek daha emin bir hale gelecek ve ülke güven, huzur içinde büyümeye sürekli devam edecektir. Ve sonunda da Dünya lideri olacak güce erişecektir. Bu güç hepimiz için muhteşem bir sevinçtir, mutluluktur. Bu noktada her zaman gelişmiş Ülkelerin özellikle bilim ve Teknik konulardaki durumları özenle gözden geçirilecek, önem arz eden konular tatbik edilmeye çalışılacaktır. En sonunda öyle bir noktaya gelinecektir ki; artık kendi kendine bilim ve teknikte en ileri seviyelere ulaşan bir Ülke vaziyetine dönüşecektir. 

Bu şekilde Ülkemiz Dünyada her zaman hatırı sayılır bir yere gelmiş olacaktır. Bu sayılanlar tabii ki kolay olmamakla birlikte, bunlar için gerçekten çok emek ve zahmet gereklidir. Toplumda ki her vatandaşın bu bilinç ve idrak içerisinde hareket etmesi en önemli noktadır. Bu nokta hiç bir zaman göz ardı edilmemelidir. Toplumu her yönüyle geliştirip daha bilinçli bir hale getirmek en vazgeçilmez gerçektir. Bu gerçeği her zaman aklımızda tutmaya özellikle ihtimam göstermek icap etmektedir. 

Sonuç olarak; Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yetiştirdiği çok önemli nice nice yiğit evlatları olmakla birlikte; bunların seviyesine gelecek çok sayıda sırada bekleyen koç yiğitlerde hazır kıta bekleme vaziyetindedir. Vatanı ve Milleti için canını ve malını gözünü kırpmadan ortaya koyabilecek sayısız aslanlar her zaman vardır ve var olmaya devam edecektir. Çünkü bu devlet; Türkiye Cumhuriyeti Devletidir. Her zaman özgür ve bağımsızdır. Bu vatanın evlatları da her zaman kendisine; tarihteki büyük şahsiyetleri özellikle ama özellikle her zaman örnek almış ve almaya da devam edecektir. Gerçek güçlü Türkiye bu şekilde göklere çıkacaktır. Hep birlikte çok güçlü bir Türkiye için var gücümüzle çalışmaya ve başarmaya devam.!!!!!

(kadirdeveci78@gmail.com)

HİJYEN

Şu çok önemli bir gerçektir ki Hijyen hayatımızın en vazgeçilmez bir parçasıdır. Bunu her zaman böyle kabul etmeli ve etrafımızdakilere de bu şekilde tavsiye ve telkinlerde bulunmalıyız. 

Hijyenin önemini anlatan kitap, dergi, TV Programı ve İnternet programlarını, makale veya araştırma yazılarını her zaman hayatımızda yer almasına izin vermeliyiz. bu dokümanlardan sağlıklı bir şekilde faydalanmalı ve faydalandığımız bilgileri de en iyi şekilde çevremizdeki insanlara çok iyi bir şekilde aktarmalıyız. 

Hijyenik bir yaşam için öncelikle bizlere ve çevremizde yaşayanlar insanlara önemli görevler düşmektedir. Bu konudaki gereken tüm öneri ve telkinleri iyi algılamalı ve hayatımıza uygulamaya çalışmalıyız. Bu konuda özellikle Yerel yönetimler ve Merkezi Yönetime de önemli görevler düşmektedir. Özellikle Yerel Yönetimlerin Halk Sağlığı için bir çok önemli projelere imza atmaları ve hijyen ile ilgili bilgileri sürekli güncelleyerek farkındalık ortaya koymalıdırlar. Yönetimleri altındaki tüm yurttaşların sağlığının korunması ve sağlıklı bir millet oluşturmak için Hijyen Eğitimine gereken önem verilmelidir. 

Hayatta Sağlıklı Yaşam için vazgeçilmez ve ihmali bile söz konusu olmayan en önemli husus "HİJYEN" dir. Özellikle insanlarımızın günlük yaşamlarında hijyen ve temizlik aynı anlamlarda kullanılmakta ve bu şekilde bir algı oluşmaktadır. 

Bu nedenlerle Hijyen tüm yönleriyle; ülkemizde ve dünyada, görebildiğimiz her yerde, beden sağlığına ilişkin olumlu ve olumsuz her şeyi inceler. Hijyen eğitiminde özellikle insanların ellerini doğru yıkamaya çalışmaları, kesinlikle ama kesinlikle su ile sabuna muhakkak dokunmaları şarttır. Çünkü Su ve Sabun mikropların temizlenmesine özellikle çok yardımcı olur. Birde barajlarımızı, içme su havzasını, su kanallarını veya su ile ilgili bütün alanları daha tertemiz ve hijyenik bir hale getirme gayreti ve ciddiyetinde olmalıyız. Sağlıklı ve Güçlü bir toplum için Hijyen ile dost olmalıyız. 

Sağlığın temizlikle doğru bir oran kurduğu hiç bir zaman unutulmamalıdır. Temizlik varsa sağlık vardır veya hijyenin olduğu yerde sağlık gövde gösterisi yapar. 

Lütfen Gelecek yarınlar için Hijyene önem verin...  

(kadirdeveci78@gmail.com)

GRAFİK (ÇİZİM) PROGRAMLARI

Grafik programları veya Çizim programları denince en çok kullanılan veya akla gelen Auto CAD olmakla birlikte, bu programın yanında başka daha bir çok programda vardır. Bu programlar; Net CAD, 3d MaX, Solid Works, Catıa, Pro engıneer gibi. 

Bu programları tek tek ele aldığımızda ise; Auto CAD ; 2 boyutlu çizimlerde, inşaat projelerinde; mühendislerin kullandığı programlar olup, bu program; okullarımız ve üniversitelerde en çok kullanılan ve öğretilen programdır. Türkiye piyasasında oldukça yaygın olan programlardan biridir. 

CATIA ise; 3 boyutlu resimler için kullanılan program olup, genellikle otomotiv ve makine parçaları imalatında kullanılan bir programdır. 

Solid Works ; 3 boyutlu çizimlerde kullanılan bu program, öğrenilmesi en kolay olanıdır. 

3d Max ; Mimarların özellikle kullandıkları bir program olup; Mimari çalışmalarda özellikle tercih edilir. 

Net CAD ; Haritacıların kullandığı bir program olup; Harita ve Kadastro çalışmalarında özellikle tercih edilir.  

Pro Engıneer ; CNC tezgahlarında parça imalatı için kullanılan çizim programı olup, imalat sanayiinde, fabrikalarda, organize sanayii blgelerinde, serbest bölge gibi yerlede bulunan küçük veya büyük ölçekli iş yerlerinde özellikle tercih edilir.  

Bu programların hepsinin ortak özelliği; kullanıldıkları alanda, çizim yapan personele kolaylık sağlaması ve onların işlerinde  çok başarılı olmasına vesile olan programlardır. Bu başarı tabii ki yapılan işlere de çok iyi derece de yansır. 

Sonuç olarak; her şeyde olduğu gibi Grafik veya çizim programları işlerinde de ortaya çıkan verimliliktir. Yani; Verimliliği yüksek olan programlar, her zaman revaçta olmakta olup bu konuya sektörel bazda bakıldığı vakit çok büyük hızla gelişim ve ilerleme sağlanmaktadır. Dünyadaki tüm programlar tek tek el alındığında muhakkak ki hepsinin ortak bir amacı vardır. Yapılan grafik veya çizim programlarından maksimum verimlilik alabilmek en önemli hedef veya amaç olmalıdır. 

(kadirdeveci78@gmail.com)

23 Ekim 2014 Perşembe

ENDÜSTRİYEL ELEKTRONİK BÖLÜMÜNÜ BİTİRMEK VE TEKNİKER OLMAK



Endüstriyel Elektronik Bölümü; Endüstri Meslek Lisesi Elektronik Bölümünü bitiren veya eskiden Liseyi bitirdikten sonra Üniversite sınavını başarıyla geçip bu bölüm puanı yeterli olanların tercih edip okudukları bir bölümdür. Yeni sınav sistemine göre de hemen hemen aynı şekilde olmakla birlikte, artık mesleki liseler bu bölüme direk öğrenci göndermektedir. 

Bu bölüm 2 yıllık olup, Bölümü bitiren öğrenciler TEKNİKER ünvanı alırlar. Bu bölüme başlayan bir öğrenci öncelikle temel dersleri okumaya başlar. Temel dersler arasında Sayısal Elektronik, Analog Elektronik ve DC Analiz, AC Analiz, Amplifikatörler ve Osilatörler, Bilgisayar ile Çizim, Elektrik Projeleri, Enstrümantasyon, Güç Elektroniği, İşlemsel Yükselteçler, Mikroişlemciler, Optik Elektronik, Senkro ve Servo Sistemler gibi daha bir çok ders vardır. 

Endüstriyel Elektronik Programında; 2 yıl süreli (4 yarıyıl ) eğitim öğretim verilir. Öğrenciler; Her yılın sonunda 6 haftalık Endüstriye Dayalı Eğitim yapar. Bu bölüm teknolojiye uygun, endüstri kuruluşlarının beklentilerini karşılayacak şekilde yeterlilik, esneklik ve çeşitliliğe sahiptir. Öğrencilere yeterli seviyede ders gösterilmektedir. Bu bölümün hedefleri arasında; elektroniğin sanayide kullanılmasına yardımcı, temel elektronik konusunda yeterli bilgiye sahip, bu alandaki tüm ekipmanları tanıyan, bu bölümün tüm özelliklerini iyi bilen, uygulama konusunda sıkıntı çekmeyen, en ideal elektronik elemanları yetiştirmektir. Teknikerin edinmiş olduğu bilgi, almış olduğu eğitim, çalışma ortamını uygun bir şekilde düzenlemeyi ve başkalarıyla iyi ilişkiler kurmasını öğretecektir. Endüstriyel Elektronik Teknikeri almış olduğu eğitimin kendisine başkalarıyla ilişki kurmayı öğretecek, en üst düzeyde el becerisine sahip olmasına yardımcı olacak, ileri ve enformasyon teknolojilerindeki çağdaş sistemleri bilmesini sağlayacaktır. Ayrıca bakım ve onarım teknikleri hakkında, bilgi ve beceri kazandıran, bir işletmede ya da atölyede sorumluluk üstlenebilmesi için, yöneticilik formasyonu verilen teknik bir bölümdür. 

Bu bölümün iş hedeflerini şöyle sıralayabiliriz. Bir Endüstriyel Elektronik teknikeri kazandığı bilgi ve becerileri çok iyi kullanarak Kamu kurumlarında, Elektrik ve Elektronik konularında üretim yapan tüm kuruluşlarda, Üretiminin herhangi bir aşamasında elektronik alet ve cihaz kullanılan tüm şirketlerde istihdam edilebilir. Ayrıca bölümden mezun olan öğrenciler Dikey Geçiş Sınavı ile Üniversitelerin ilgili Mühendislik ve öğretmenlik bölümlerine geçebilirler. Bu bölümün endüstrideki yerini de şöyle açıklayabiliriz. Endüstriyel Elektronik Teknikeri kazandığı teorik ve uygulamalı eğitim ve öğretimin gereği; bir işletmede mühendis ile üretimi gerçekleştiren formen, usta başı, usta, teknisyen ve işçi arasında bağlantı kuran, teknik iletişimi sağlayan bir teknik personel, bir işletme için orta direk şeklinde bir kişidir. Tüm makine ve aletler, kumanda masası, oto kontrol cihazı veya tüm cihazlar ile işçilerin verimli çalıştırılması, hedeflenen ürün kalitesi ve standartların elde edilmesinde sorumluluk sahibidir.

Sonuç olarak;  bu bölüm mezunları kendi alanlarında hem özel sektörde hem de devlet veya kamuda çalışma imkan ve selahayitine sahip olabilmekte olup, Tekniker ünvanı ile mühendisten sonra önemli bir dereceyi de teşkil etme şerefine de nail olurlar. 

Mesleki ve teknik bilgisi yüksek olanlar için her zaman gözde bir bölümdür.  

(kadirdeveci78@gmail.com)

22 Ekim 2014 Çarşamba

ÇEVRE MÜHENDİSLİĞİ VE ÇEVRE MÜHENDİSİ OLMAK

Çevre bilinci; her birey, her aile, her toplum için çok önemli bir konudur. Bu konu A dan Z ye herkesi ilgilendiren, gönüllülük esasına dayanan, gerçekten çok ahlaki ve üzerinde hassasiyetle özellikle durulması gereken önemli bir mühendislik alanıdır. Bu konuyu ele alırken, gayet titiz davranmalı, her iş ve işlemlerde çevre bilinci içinde hareket edilmelidir. Bu bilinç öncelikle ailede başlamalı ve toplumun her kesimine aynen uygulanmalıdır. Bu uygulamada herkesin duyarlı hareket etmesi ve özellikle tam bir çevre bilinci içinde olması en büyük temennidir. 

Çevremizde bulunan tüm canlı ve cansız ne varsa hepsine hassas bir şekilde davranmalı, hiç bir şeyi veya hiç bir kimseyi rahatsız etmemelidir. Örneğin tüm canlılara merhametle yaklaşmalı ve onların yaşam haklarına saygılı olunmalıdır. Yaratılanı hoş gör yaratandan ötürü desturu içinde hareket edilmelidir. Özellikle; ormanlarımızın ve her türlü bitki ve nebatatın da kadir kıymeti çok iyi bilinmeli ve onları hiç bir zaman incitmemeye gayret etmelidir. Ormanlarımızda nasıl davranılması gerekiyorsa öyle davranmalı ve buralarda her zaman gerekli özen ve hassasiyeti her zaman göstermelidir. Dahası ormanlarımızın içinde oluşabilecek her türlü yangın ve sorunlara karşı çok dikkatli olunmalıdır. Ormanlardaki canlıları da hiç bir zaman rahatsız etmemeye ve onların yaşam alanlarına müdahale etmemeye aşırı gayret göstermeliyiz. Özellikle bilimsel olarak kanıtlanan ormanların bazı tehlikelere karşı birbirlerini harekete geçirdikleri de göz ardı edilmemeli ve onları da bir canlı gibi görmeliyiz. Hiç unutulmaması gereken önemli noktalardan biri ise; Ormanlarımızın ülkemizin ciğerleri olduğu çok iyi bilinmeli ve bu durumu bilmeyen veya anlamayanlara acilen öğretmeliyiz. Hiç bir zaman ormanlarımızın yok edilmesine katiyyen müsaade etmemeliyiz. 

Doğadaki zincirin halkasını, hiç bir zaman kırmamaya gayret göstermeli ve doğal döngünün devam etmesi için aşırı gayret göstermeliyiz. İşte bu şekilde Çevre ile ilgili sorunlarla mücadele ve her türlü sorunla baş edebilmek için Çevre Mühendisliği ve Çevre mühendisine ihtiyaç duyulmakla, bu duruma müteakiben Üniversitelerimiz de özellikle bu konularda Çevre Mühendisliği bölümleri açılarak, Çevre Mühendisi yetiştirme yoluna gidilmiştir. Ülkemizde bir çok Çevre Mühendisi bulunmakla birlikte, bunların çalışma alanları Belediyelerde Temizlik İşleri veya Su Kanalizasyon işlerinde veya uygun görülen diğer kamu veya özel sektör alanlarında çalışma imkanları mevcuttur. Çevre Mühendisi; her türlü Çevre Kirliliği ile tam ve kesin olarak mücadele etmelidir. Özellikle Çevre Sağlığı ile ilgili de gerekli tedbirlerin alınmasında azami yardımcı olmalıdır. Özellikle hava, su ve toprak kirlilikleri üzerinde çok ama çok durmalıdır. Bu konularda gerekli tüm çalışmaları yapmaya gayret göstermelidir. Gereken tüm Ar-ge çalışmalarını tüm yönleri ile ele alarak çözüm yolları bulmalıdır. Elinde bulunan tüm imkanlardan en iyi şekilde faydalanmalı ve toplum yararı için en ideal yeniliklere imza atmalıdır. Ayrıca ; Çevre Mühendislerinin İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanı olma yolları da açık olup bu konuda da çalışmalar yapmaktadırlar. Ülkemizde Çevre Bilincini tam olarak yerleştirmeli ve gereken tüm çalışmalar acil olarak yapılmalıdır. Vatandaşın veya toplum Tam Bir Çevre Dostu olmasına azami gayret edilmelidir. Ne mutlu çevre bilinci ile yaşayanlara ve Çevresi ile dost olanlara...

(kadirdeveci78@gmail.com)

FEN BİLİMLERİNDEN KİMYA HAYATIMIZDA NE KADAR VAR ?

Kimya dediğimiz zaman aklımıza öncelikle Periyodik Cetvel gelmektedir. Periyodik Cetveli incelediğimizde; elementlerin yatay ve düşey sıraya göre dizildikleri görülmekle birlikte, yatay sıradakilere periyot veya sıra, düşey sıradakilere ise grup adı verilir. Periyodik cetvelde 7 periyot, 16 grup bulunmaktadır. Bu grupların 8 tanesi A grubu, 8 tanesi ise B grubudur. 1A grubuna ise Alkali metaller denir. Bu grup çok aktif olup, tabiatta bileşik halinde bulunur. Bunların son yörüngelerinde 1 elektron bulunur. Her zaman periyodun başlangıcını yaparlar. Bütün Alkali metaller iletkendir ve alaşım yaparlar. 

2A grubu ise Toprak Alkali Metallerdir. Bunlar da son yörüngelerinde 2 elektron bulundurur. 7A grubu elementlerine ise Halojenler denir. Halojenler tamamen ametal özellik gösterirler. Son yörüngelerinde 7 tane elektron bulundururlar. Bunlar son yörüngesini 8'e tamamlamak istediklerinde bir tane elektron alırlar ve kararlı bileşiklerinde -1 değerlikli olurlar. Bazen +1,+3,+5,+7 değerlikte olabilirler. 8A grubu elementler ise Soy gazlardır(Asal gazlar). Bu periyotta her periyodun sonuna gelinmiş olur. 8A grubundan sonra yeni bir periyot başlar.

Atomların son yörüngesinde 8 elektron bulunur. Kararlı yapıda olup, bileşik yapmazlar. Periyodik Cetvelde bazı durumlar değişiklik gösterebilir. Bunlar Aktiflik, atom çapı, iyonlaşma enerjisi, elektron ilgisi, indirgenlik diye sayılabilir. Periyodik cetvelde soldan sağa ve yukarıdan aşağıya elementlerin özellikleri değişir. Örneğin Soldan sağa gidildikçe; Ametal özelliği, atom numarası, kütle numarası, elektron sayısı, iyonlaşma enerjisi artarken; asitlik, bazlık, atom çapı, iletkenlik, enerji seviyesi ve metalik özellikler azalır. 

Periyodik cetvelde yukarıdan aşağı doğru indikçe; soldan sağa saydığımız durumların tam tersi olmaktadır. Örneğin Metal özellik artarken, ametal özellik azalır. Kimyayı ele alırken özellikle Maddeyi göz ardı etmemek gerekir. Madde tabiatta 3 halde bulunur. Bunlar katı,sıvı ve gaz halidir. Çevrede gördüğümüz hava, su, toprak vs hepsi maddedir. Madde kendi içinde de saf ve saf olmayan diye ikiye ayrılır. Saf maddeler; element ve bileşiklerdir. Saf olmayan maddeler ise; Homojen Karışım ve Heterojen karışımlardır. Madde incelenirken maddenin özkütlesi önemli bir yere sahiptir. Meşhur formül de şudur d= m/v dir. Yani Özkütle eşittir kütle / hacimdir. Maddede bir de çözünürlük, erime ve kaynama noktası, esneklik, genleşme, elektrik iletkenliği çok önemlidir. 

Kimya biliminde bir asit ve bazlar çok önemlidir. Bunlar için özel bölüm oluşturulmuştur. Asitlerin ve bazların kendi içinde özellikleri de mevcuttur. Bir kaç örnekle asit ve bazlara değinirsek asitlerin tadı ekşi olup, bazların ki ise acıdır. Asitler; turnusol kağıdını kırmızıya çevirirken, bazlar ise maviye çevirir. Asitlere kezzap, bazlara ise amonyak en iyi örnektir. Birde asit ve bazın kuvvetli ve zayıf olduğunu ölçmek için Ph metre kullanılır. 0-14 arası ölçülürken 7 den 0' a inildikçe asidin kuvveti artar. 7 den 14' e çıkıldıkça ise baz özelliği artar. 7 ise nötr bir durumdur. Kimya biliminde ayrıca organik ve inorganik kimya da önemli bir yere sahiptir. Organik Kimya; Karbon temelli bileşiklerin yapılarını,özelliklerini, tepkimelerini ve sentez yollarını inceleyen bilim dalıdır. Organik demek yaşam demektir. Yaşam sadece organik kimyaya bağlı olmayıp inorganik kimyaya da bağlıdır. İnorganik kimya ise basit karbon bileşikleriyle de ilgilenir. (asit,tuz,oksit,karbit) Biyokimya ise; Protein gibi büyük biyokimyasalların yapısını inceler. 

Fen bilimleri içerisinde kimya gerçekten çok önemlidir. Toplumun bu bilime karşı bilgilendirilmesi, yani maddenin iç yapısının ne olduğunu bilmesi, hem toplum açısından, hem de toplumun gelişimi açısından önemlidir. Zaten toplumda bir örnek verilirken bile; Fizik, Kimya ve biyoloji çok iyi anlatılmaktadır. Fizik maddenin dış görünüşü ile Kimya iç görünüşü ve Biyoloji ise Biyolojik olaylarla ilgilenir denilmektedir. Bu nedenle bir elementin bir bileşiğin ne olduğunu bilmek bizlere fayda sağlayacaktır. Mesela Altın elementini Periyodik cetvelde Au olduğunu bilmek, bir gümüş elementinin Ag olduğunu bilmek, hidrojenin H olduğunu bilmek, bir oksijenin O olduğunu bilmek gerçekten insanı gururlandırmaktadır. Ayrıce genel kültür anlamında da çok önemlidir. Örneğin Bulmaca sorularında Periyodik cetvelden sürekli sorular gelmekle birlikte, zamanla herhangi bir bilgi yarışmasında bile bize fayda sağlayabileceği hiç bir zaman unutulmamalıdır. Ayrıca Asit ve Baz'ın ne olduğunu bilmek bizlere her zaman fayda getirir. Çünkü bunlar bazen insanlara zarar verebilir. O yüzden Kimyayı gerektiği kadar öğrenmek bize fayda ve yarar sağlayacaktır.

(kadirdeveci78@gmail.com)

14 Ekim 2014 Salı

TEKNİK DİREKTÖR VE FUTBOLCU OLMAK KOLAY DEĞİLDİR BEN FUTBOL OYNAMAK VE OYANAN FUTBOLDAN ZEVK ALMAK İSTİYORUM

Futbol oynamak öncelikle bir yetenek ve teknik gerektiren özel bir sanattır. Bu sanatı eğer tam olarak benimseyen bir kişi, elbette futbol hayatında çok güzel neticelere imza atar. Futbol çok ciddiyet gerektiren, kendine has özellikler içeren özel bir merhaledir. Herkes futbolcu olamaz. Futbol oynamak yürek ister. Futbolu çok ama çok iyi benimseyerek onu max. seviyede oynamaya gayret etmek gerekir. Futbolcu kendini her zaman geliştirmeye ve yenilemeye hazır hissetmelidir. 

Futbolda öncelikle kale çok önem arz eder. Kalede bulunan kişi; çok özel yeteneklere sahip, kendini yetiştirmiş, bulunduğu kaleye hakim, çok iyi bir kaleci olması gerekir. Kaleci her zaman topa odaklanmalı ve her zaman konsantre seviyesi max. düzeyde olmalıdır. Bazı durumları önceden tahmin edebilme kabiliyetine sahip olmalıdır. Fırsatları her zaman takip etmeli ve takımını her şekilde, her şart altında sırtlamayı çok iyi bilmelidir. Örneğin penaltı durumunda, özellikle topa çok iyi odaklanmalı ve topun karşı takım oyuncusunun ayağından çıkışını, çok ama çok iyi takip etmeli ve acele sağa sola yatmamalıdır. Birde penaltı atışını kullanan karşı takım oyuncusunun el kol ve yüz mimik hareketlerini çok iyi takip etmeli ve nereye vuracağını, üç aşağı beş yukarı tahmin edebilmelidir. Özellikle; o oyuncunun nasıl penaltı kullandığını, önceden muhakkak izlemeli, hemen hemen tüm takım oyuncuları hakkında bilgi sahibi olmalıdır. Bu bilgiler kalecinin işini yüzde 60 oranında kolaylaştıracaktır. Birde özellikle gelmiş geçmiş kalecilerin kaset ve videolarını çok iyi izlemeli onlardan kendine güzel dersler çıkarmalıdır. Kendini yetiştirecek her programı muhakkak takip etmeli ve kendine değişik yetenekler kazandırmaya çalışmalıdır. Yani sürekli değişim ve gelişim içinde olmalıdır. İkinci önemli görev ise; defans oyuncularına düşmekle birlikte, defans oyuncuları, karşı takım forvet oyuncularını, adam adama tam olarak marke etmeli, onları yerlerinden bile oynatmamalıdır. Topa her şekilde sahip olmaya gayret etmelidir. Karşı takımın özellikle forvet oyuncularının, daha önceki maç kasetlerini çok iyi analiz edip, o oyuncuları tam manasıyla, ne şekilde bir hareket yapacağını, önceden çok ama çok iyi tahlil etmelidir. Çünkü bazı oyuncuların stili muhakkak bellidir. genelde belirli bir kalıp içinde olurlar. Yani değişiklik çok az olur. O durumda futbolcu her zaman kendini hazır hissetmelidir. Ona göre davranmalı ve onları çok iyi bir marke veya kıskaç altına almalıdır. Onlara adım atacak yer bırakmamalıdır. 

Gelelim orta saha oyuncularına; orta saha oyuncuları takımın beynidir. Bunlar arı gibi veya karınca gibi çok çalışkan olmalıdırlar. Çok iyi top dağıtmalı ve forvet oyuncularını çok iyi beslemelidir. Orta yapmayı çok ama çok iyi çalışmalıdırlar veya çok iyi öğrenmelidirler. Özellikle serbest vuruşları çok ama çok yi bir şekilde değerlendirerek, takımı her zaman domino etmeyi çok iyi bilmelidirler. Serbest vuruş demişken; bunu da takımın çok ama çok iyi çalışması ve bu konuda yetenek gösteren oyuncuları, bu yönde çok iyi eğitmeli, onları her zaman şut çalışması yapmaya teşvik etmelidir. Kaleyi gördükleri yerden çok ama çok şut atmalarını, özellikle istemelidirler. Ne olursa olsun, maç içinde ne kadar şut atarsan, kazanma şansın o derece yükselmiş olur. Birde, futbolda pres çok önemlidir. Her zaman pres yapacak bir çok oyuncu takım için çok ama çok gereklidir. Karşı takımın hareket etmesini tam manasıyla sıfıra indirir. Son olarak forvet oyuncularını ele aldığımız da ise; bu oyuncular gol koklamayı çok ama çok iyi bilmelidirler. Bunlar özellikle, gol yollarında çok iyi vuruşlar çıkarmaya, gayret etmelidirler. Her şutu gole çevirebilecek, seviyeye gelmelidirler. Özellikle ortalarda, çok iyi yer tutarak, takımın gol yolunda başarı sağlamasını hızlandırmalıdır. Kafa toplarını, çok ama çok iyi değerlendirerek, gol vuruşunu, tam olarak yerine getirmelidirler. Gol atmak ustalık gerektiren bir özellik olmakla birlikte, gelmiş geçmiş büyük golcülerin, kaset ve videolarını iyi irdeleyerek onlardan birşeyler kapmaları ve kendilerini sürekli yenilemeye ve geliştirmeye çalışmalıdırlar. Gol yollarında nasıl bir değişik hareketle, başarılı olabilirim düşüncesi içinde olmaları her zaman kendilerinde hakim olmalıdır. Burada özellikle vurgulanması gereken bir durum da; kenardaki Teknik Direktörlük yapan kişinin kendini gerçekten bir takıma kabul ettirmesi ve gereken tüm bilimsel ve teknolojik bilgilere sahip olarak, dünya futbolunu çok iyi analiz etme yeteneğine sahip olması gerekir. Maçları; özellikle çok iyi analiz ederek, futbolcuların genel durumunu, sürekli ama sürekli takip etme yolunda olmalı ve özellikle maçları canlı canlı izlemeye gayret etmelidir. Futbolcuları açık seçik tam olarak analiz etmelidir. Elindeki futbolcunun yeteneklerini iyi tespit ederek, onu en iyi yerde oynatmaya çalışmalıdır. Futbolcuyu küstürmemeli ve onu her zaman başarıya aç bir hale getirmelidir. Onun yeteneklerini, sahaya yansıtması için gereken psikolojik ve moral yöntemlerini veya her türlü çalışmayı, kendisine çok iyi sunarak, onu her zaman adeta savaşa hazır, bir asker haline getirmelidir. Sürekli yenilik içeren antrenman programları ortaya koymalı ve futbolcuların gelişimini sağlayan yöntemleri, her zaman uygulamaya çalışmalıdır. Bu yöntemi özellikle ama özellikle, çok iyi benimsemelidir. Yöntem; kazanamıyorsan kaybetmeyeceksin. Karşı takımı resmen kilitleyeceksin. Onlara adım atacak yer bırakmayacaksın. Gerekirse maçın 0-0 bitmesini sağlayacaksın. Gol atamıyorsan, kesinlikle gol yemeyeceksin. Bu prensipleri tam olarak yerine getireceksin. Bir de teknik direktör kendine göre bir kadro oluşturmalı ve oynamak isteyenleri yani kendi ile maç kazanmak isteyenleri her zaman yanında bulundurmalıdır. Ülkenin her tarafını hızlı bir şekilde tarama yaparak, gerçekten futbola yatkın yetenekli oyuncuları keşfetme yolunu, her zaman uygulamaya devam etmelidir. Gençleri her zaman ön planda tutarak, onların gelişmelerine fayda sağlamalıdır. Onları sürekli oyunlarda oynatarak, durumlarını tam olarak analiz etmeli ve onları adeta bir silah gibi kullanmayı çok ama çok iyi bilmelidir. Elindeki elmasların veya cevherin değerini, çok ama çok iyi bilmelidir.

(kadirdeveci78@gmail.com)

13 Ekim 2014 Pazartesi

SAÇ BAKIMI

Saç bakımı; gerçekten hem kadın hem de erkek için çok önemli bir konu olup, saçlar çok narin bir yapı içinde olduğu, onları çocuk sever gibi sevip okşamalı, ne tür bir bakım yapılabileceği ve  hangi şampuanın, sabunun daha iyi geldiği bilinmeli, her zaman uygun tür şampuan ve sabun kullanılmasının gerekli olduğu kesinlikle unutulmamalıdır. İnsanın başında bulunan her bir saç teli, ömrü hayatında çok önemli bir yere sahip olup, yazın sıcaktan, kışın ise soğuktan koruma gibi çok istisnai özellikler barındırır.  

Saç bakımı konusunda çocukluktan başlayan bir eğitimin verilmesi, sağlık gibi, saçında önemini anlatan bilgilerin insana sürekli encekte edilmesi gerekli olup, yani saçlarımızın ne kadar önemli olduğu konusunda hem yazılı hem de görsel basında da yer alacak şekilde eğitici ve öğretici yayınların bol bol piyasaya sürülmesi ile çok sayıda olması insanlar için acilen şarttır. 

Saçları besleyen vitamin veya minerallerin tam olarak tespit edilerek, bunlar üzerinden faydalı şampuan ve sabun üretimi yapılarak, bu konuda bir çok önemli firma çalışmalar yapmalı ve saçlara faydalı ürünleri piyasaya acilen sürmelidir. Artık günümüz teknolojisinin ileri bir düzeye gelmesi sayesinde de bu istenilen durumlar an ve an gerçekleştirilme seviyesindedir.  Bu ürünler çeşit çeşit ve saçların tipine göre değişiklik göstermekte olup, aldığımız bu ürünleri kullanım şekillerine göre saçlarımıza uygulamaya gayret etmeliyiz. Bu ürünlerin yanında özellikle saç bakım ürünleri de piyasada mevcut olmakla birlikte, bu bakım ürünlerini de banyoda şampuanın yanında veya banyo sonunda kullanım şekillerine göre saçlara özenle uygulamalıyız. 

Banyoda; özellikle dikkat etmemiz gereken en önemli nokta ise her zaman saçlarımızı yıkarken onları okşayarak ve severek, onları yıpratmadan, zorlamadan, çekmeden ve incitmeden özenle tertemiz şekilde yıkamalıyız. Özellikle erkeklerde günlük 100 saç telinin dökülmesinin çok normal olduğu söylenmektedir. Ama bizler ne olursa olsun saçlarımızı devamlı bakımlı tutmaya gereken önemi vermeliyiz.

(kadirdeveci78@gmail.com)

10 Ekim 2014 Cuma

CAMİLER VE MESCİTLER BİZLERİ ÇAĞIRIYOR

Yeryüzünün en şahane ve en nadide yerleri olan camiler ve mescitler tüm insanlığı ibadet ve taate çağırıyor. İnsanlar; bu çağrıya acaba ne kadar cevap verebiliyor. Bu durum bizler ve tüm insanlık için gerçekten çok düşündürücü bir merhaledir. Bu vaziyet üzerine biraz fikri veya içtimai çalışmalar yapmak şarttır. İnsanlar bu kutsal yerlerde Yüce yaradana ibadet ve dua etmek için toplanmaya çalışırlar. Bu kutsal mekanlarda toplanma halleri, insanların birbirlerine daha çok bağlanmalarına ve toplumda kardeşlik bilincinin en üst seviyede artmasına sebep olmaktadır. Bunda düşünen ve idrak eden insanlar için çok ibretler vardır. 
Cami ve mescitlerde çok itinalı davranarak, oralarda elimizden geldiği kadar sessiz olunmalıdır. Camilerden mümkün mertebe en iyi şekilde faydalanmak gereklidir. Camileri her zaman doldurmaya oraları cemaatsiz bırakmamaya çalışmalıyız. Camiler ve mescitler her zaman insanların sığınacakları çok özel yerler olmuşlardır. Bu mekanlarda insanlar; yalnızlıklarına,çaresizliklerine, üzüntü, dert,keder ve tasalarına bir nebze olsun çare veya çözüm aramaya çalışırlar. Bunda da genellikle ALLAHÜ TEALA'nın izni ile başarı elde ederler. 

Ülkemizde çok nadide çok görkemli harika güzellikte muhteşem camilerimiz vardır. Bu camilerimiz kültür ve turizm açısından da çok önemli değere sahiptir. Bu camilerin başlıcaları Ayasofya camii, Eyüp Sultan camii, Sultan Ahmet camii, Selimiye camii ve daha bir çok şahane camilerimiz mevcut olmakla birlikte bunların varlığı ile her zaman iftihar etmişizdir. Camilerin çok değişik mimari özellikleri vardır. Bu özellikler islamın ilk yıllarından günümüze kadar dönemin yapısına göre değişiklik göstermiştir. Özellikle Selçuklu ve Osmanlı dönemi daha çok önem arzeder. Özellikle Osmanlı İmparatorluğunun yetiştirdiği, parmakla gösterilecek ve tarihe altın harflerle yazılmış eserlere imza atan MİMAR SİNAN gerçekten hepimiz için bir övünç kaynağıdır. Mimar Sinan kendi açısından üç döneme ayırdığı evrelerde, yani Çıraklık, Kalfalık ve Ustalık evrelerinde çok muhteşem tarihi eserler meydana getirmiştir. Bu durum o dönemde ve halen günümüzde bile insanlığı hayrete düşüren bir muazzam haldir. Onun çıktığı seviye gerçekten tüm insanlık için bir örnektir. Tabii Mimar Sinan sonrası da daha bir çok önemli mimarlarımız olmuştur. Burada gelmiş geçmiş tüm mimarlarımızı hayırla yad ediyoruz. Onların açtıkları yolda ilerleyen mimarlarımızı canı gönülden destekliyoruz. Tüm insanların bir gün okunan Ezanımız ile birlikte günün 5 vaktinde ve diğer namazlar ile ibadeti taat için Camii ve Mescitlerimize akın akın gittiği günleri hep birlikte görmek dileğiyle. Hiç bir zaman Ezanımız dinmesin ve camilerimiz boş kalmasın İNŞAALLAH.... Ruhumun senden, İLÂHİ, şudur ancak emeli: Değmesin mabedimin göğsüne nâmahrem eli. Bu ezanlar-ki şahadetler dinin temeli- Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.

(kadirdeveci78@gmail.com)

Namazın Biz Müslümanlar için önemini ne kadar kavrayabiliyoruz ?

Namaz; müslümanlar için farz kılınmış en önemli ibadetlerden biridir. Namaz dinin direğidir. Namaz; Müslümanların 5 vakitte ALLAH'A ibadet ettikleri kutsal bir görevdir. Namaz; müslümanlara Miraç Gecesinde emredilmiştir. O geceden bugüne kadar müslümanlar namaz ibadetini yerine getirmeye çalışırlar. Namazın farzı; Altısı içinde altısı dışında olmak üzere on ikidir. 

Müslümanlar için 5 vakit namazdan başka; Cuma namazı, Bayram namazı, Teravih namazı, Teheccüd namazı, Evvabin namazı ve dua namazları olmak üzere çok sayıdadır. Bu namazların kimisi farz, kimisi vacip, kimisi ise nafile namazlardır. Birde önemli namazlardan olan cenaze namazı vardır ki tüm Müslümanların kılabildiği namazdır. Namaz her yönüyle Müslümanlar için manevi bir zenginlik ve ferahlama yoludur. Müslümanlar namaz kılarak bu manevi iklimden en maksimum seviyede fayda sağlarlar. Namazın birde kaza durumu vardır. 

Eğer bir Müslüman bir vakit namazını kılamazsa bu namazını daha sonra kazaya bırakır. Ama elimizden geldiği kadar namazları kazaya bırakmamalıyız. Buna özellikle dikkat etmemiz gerekir. Namazı zamanında kılmanın ve onu geciktirmeden veya kazaya bırakmadan kılmanın çok büyük sevabı olduğu da unutulmamalıdır. Özellikle namazları cemaatle kılmanın tek başına kılınan namazdan çok daha büyük sevabı olduğu unutulmamalıdır. Namaza uzak yerden ve meşakkatli yollardan gelmekte namazın sevabını artırır. 

Tüm namazları zamanında kılmaya elimizden geldiği kadar dikkat ederek özellikle ama özellikle, cemaatle kılmaya özen göstermeliyiz. Cemaatle kıldığımız namazda imama uyarak namazı kılarız. Şöyle ki niyet ederken "Niyet ettim Allah rızası için namaz kılmaya uydum hazır olan imama" diye niyetimizi ederiz. Tabii bu niyetin arapça olan kısmı da vardır. Burada namaz kıldıran imama da çok büyük görevler düşmekle birlikte, kendisi arkasında saf tutan tüm cemaatin sorumluluğunu üzerine almış olur. Tabii burada imamın namaza başlarken niyeti de çok önemlidir. Bu niyetle birlikte tekbir alarak namaza başlanmış olur. Yılda iki kere Bayram Namazı, her hafta Cuma namazları, yılda bir defa ramazan ayında kılınan Teravih Namazı ( 20 Rekat), 4 rekat olan tespih namazı, Kadir Gecesi namazları veya tüm kandillerde kılınması gerekli olan namazlar, geceleri kılınan namazlar ve daha bir çok namazın kendine has usul ve erkanı vardır. Bunlar kendi iç özelliklerine göre eda edilir. 

Namazlarda özellikle niyetler önem arz etmekle birlikte, huşu içinde hiç bir şeyi düşünmeden ALLAH'IN huzurunda namazlar eda edilmelidir. Özellikle beş vakit namazlarda Kamet etme durumu ve namaz aralarında okunması gereken dualar unutulmamalıdır. Namaz sonunda ise tam Hulusi kalp ile ALLAH'A dua ve yakarışta bulunmalıdır. 

Namaz sonlarında tespihler unutulmamalıdır. Ne mutlu namazlarını huşu içinde kıla-bilenlere, ne mutlu hakkıyla kulluk vazifelerini yerine getirmeye gayret edenlere. Allah herkese namaz kılmayı nasip etsin. AMİN, AMİN, AMİN.....

(kadirdeveci78@gmail.com)

9 Ekim 2014 Perşembe

KURANI KERİM OKUMANIN VE OKUYANI DİNLEMENİN FAZİLETLERİ

Kuranı Kerim; tüm müslümanların en önemli kutsal kitabıdır. Her müslümanın en önemli baş tacıdır. Diğer dinlerde olduğu gibi, İslam Dinine has olarak kutsal kitabımız Kuranı Azimüşşan biz Müslümanlara indirilmiştir. 

Bu büyük kitabın kıymetini, özellikle biz müslümanların çok ama çok iyi bilmesi gerekir. Onun bizlere vermek istediği önemli mesajları çok iyi idrak etmeliyiz. Bu bilinçle, hem Kuranı Kerim okumayı öğrenmeli, hemde okuduğumuzla çok amel etmeliyiz. Kuranı Kerimi, ömrü hayatımızda muhakkak baştan sona en az bir kere okumaya gayret etmeliyiz. Kuranı Kerimi hayatımıza çok iyi rehber edinmeliyiz. Kuranı Kerim çok büyük bir hazinedir. 

Bu hazineyi biz insanların çok ama çok iyi koruması ve kollaması gereklidir. Çocuklarımıza bu muhteşem hazineden özellikle çok faydalanmalarını, onunla kendilerini geliştirmelerini, onlara sıkı bir şekilde tembihlemeliyiz. Onları; küçüklüklerinde muhakkak Kuran Kurslarına göndermeye çok ama çok gayret göstermeliyiz. Kuran Kurslarının manevi iklimlerinden nasiplenmelerini, özellikle sağlamaya çalışmalıyız. Onların yarınlarını, bu manevi iklim havası ile doldurmaya çalışmalıyız. Kuranı Kerimi yani kutsal kitabımızı evlerimizden, odalarımızdan, çalışma yerlerimizden yani bize uygun tüm yaşam alanlarımızdan eksik etmemeye gayret etmeliyiz. 

Ona hürmette ve saygıda kesinlikle ama kesinlikle kusur etmemeye özellikle ihtimam göstermeliyiz. Kuranı Kerim bizlerin çok önemli başvuracağı özel bir kaynaktır. Onda tüm sorularımızın cevabı muhakkak vardır. İnsanoğlunun hayatına rehber olabilecek tüm önemli sırları içerisinde barındırır. 

Tüm insanlığın baş tacıdır. Elimizdeki bu mükemmel kaynağın kıymeti kadriyesini çok iyi bilmeli ve onu hayatımızın her noktasında yanımızdan ayırmamaya gayret etmeliyiz. Kuranı Kerimi okunurken onu dinlemenin farz olduğunu ve okumanın da sünnet olduğunu asla unutmamalıyız. Özellikle her gün okumanın insana bir çok maddi ve manevi kazanç sağladığını da aklımızdan çıkarmalıyız. 

BİR GÜN HERKES KURANI KERİM OKUYACAK VE OKUDUĞU İLE DE AMEL EDECEK..

(kadirdeveci78@gmail.com)

8 Ekim 2014 Çarşamba

MEZARLARIMIZI ZİYARETİ

Her yıl olduğu gibi, bu yılda; hem Ramazan Bayramında, hemde yeni idrak etmiş olduğumuz Kurban Bayramında mezarlarımızı hakkıyla ziyaret etmeye çalıştık. 

İşte bu noktada ziyaret eden her insan hakkıyla vazifesini ifa edebiliyormu ? Sorusunu kendimizie bir sormalıyız. Aldığımız cevap ise şu şekilde olmalıdır. Evet biz kabirlerimizi en içten samimi duygularla ziyaret ettik. Ve onlara hayırlı dualar etmeye çalıştık. Çünkü onlar bizim analarımız ve babalarımız veya en yakın sevdiklerimizdir. Biz onlara her zaman gereken ilgi alakamızı hiç bir zaman unutmadan onları hayır ve rahmetle anmaya gayret edeceğiz. Bu düstur üzerine hareket etmeliyiz. 

Bir insan kabir ziyaretinde, orada bulunduğu süre içerisinde mezarlar karşı göstermesi gereken saygıyı tam anlamıyla yerine getirmelidir. Bizim gözlemlerimize göre hakikaten insanlarımız kabir ziyaretlerine, gereken önemi fazlasıyla yerine getirmeye çalışmaktadırlar. Bu durum hem bizler için, hem de toplum açısından çok ama çok sevindirici bir durumdur. Bu vaziyeti biz insanların çok daha üst seviyelere çıkarmaları daha mükemmel sonuçların doğmasına vesile olacaktır. 

Bilindiği gibi her insanın başında olan ölüm, tüm geçmişte yaşayan akrabalarımızın başına geldiği gibi, bizleri de her an yakalamaya hazır bir vaziyette beklemektedir. Bizler ise; bu duruma karşı, gerçekten ne kadar hazırız . İşte bu nokta çok sorgulanması gerekir. İnsanoğlu kendisini ölüme gerçek manada ne kadar hazırlıyabiliyor. Hem dünyası hemde ahireti için ne kadar çalışıyor. İnsan bir kuşa benzemekle birlikte, iki kanatlı bir şekilde hareket etmeye gayret etmeli ve hem dünyası, hem ahireti için çok ama çok gayret göstermelidir. 

Kabirlerimize ziyaretleri çok sıklaştırmalı ve onlara gereken önem ve itinayı çok ama çok göstermeliyiz. Kabirlerimizin yanlarından geçerken muhakkak 1 Fatiha 3 İhlas surelerini okumalıyız. Kabir ziyaretinde özellikle ama özellikle Yasin-i Şerif okumaya çok gayret göstermeliyiz.. Kabirlerimizi her zaman her şekilde ziyarete müsait halde bırakmalıyız. Özellikle kabirleri bakımlı hale getirmeliyiz. Çocuklarımıza kabir ziyaretinin önemini ve kabirde nasıl davranılması gerektiği hakkında sürekli öğretici bilgiler sunmalıyız. Onlara ölmüş olanlarımızı hayırla yad etmeyi aşılamalıyız. Çünkü her insanın ölümü tadacağı gerçeğini onlara en doğru şekilde nakletmeliyiz. Birde onları her zaman ama her zaman dinle bir bütün halde yetiştirmeye özellikle gayret etmeliyiz. 

Öldüğümüzde bizlerin arkasından dua edecek olanların özellikle evlatlarımız olacağı gerçeğini de hiç bir zaman unutmamalıyız. İşte geldik gidiyoruz. Hekesin gideceği yer orası Ne durup duruyorsun hazırlığını yapmaya çalış ölüm ani Bak nice nice insanlar geldi geçti dünyadan unutma sakın En sonunda senin gideceğin yerde orası işte gerçek durum Hayırlı işler yap ki arkandan hayırla yad edilesin dualarla anılasın Kefenin cebi yok ki götürdüğün sadece ibadet ve amellerin Her nefis ölümü muhakkak tadacaktır sözü senin rehberin...

(kadirdeveci78@gmail.com)

Öne Çıkan Yayın

KELEBEK